Dergiden Seçmeler

Din İşleri Yüksek Kurulu Üzerine Söyleşi : Prof. Dr. Raşit Küçük
Din İşleri Yüksek Kurulunun, bidayetinden bugüne kadar din-i mübin-i İslam’ın temel ilkelerine aykırı bir kararı, mütalaası ve cevabının söz konusu olmadığını söyleyebilirim.
Din İşleri Yüksek Kurulunun kısaca tarihî serüveninden söz eder misiniz? Kurul bugünkü yapısına hangi tarihi süreçlerden geçerek geldi?
 
Bilindiği üzere Osmanlı Devletinde fetva işleri 16. asra kadar şeyhülislamın bizzat kendisi tarafından yürütülüyordu. 16. asrın ikinci yarısından itibaren bu önemli görev şeyhülislamlığa bağlı fetva eminleri tarafından yerine getirildi. Daha sonra şeyhülislamlık makamı çeşitli birimler hâlinde teşkilatlandırıldı. Fetvahane-i Âli’de, “Fetva Emini”, “Reisü’l-Müsevvidin”, “İlâmât-ı Şer’iyye Mümeyyizi” gibi memurlar görev yaptılar. Bunlar bizim tarihimizin başlangıç noktasıdır.
 
İstiklal Harbi yıllarında Ankara’da teşekkül eden TBMM hükümetinin bünyesinde Şer’iyye ve Evkaf Vekâleti yer aldı. Ve bu Bakanlığa bağlı olarak fetva heyeti, Tetkikat ve Telifat-ı İslamiye Heyeti kuruldu. Bu iki heyet Din İşleri Yüksek Kurulunun dinî soruları cevaplandırma ve dinî yayınlar komisyonlarının yürüttüğü görevleri ifa etmekteydi. 3 Mart 1924’te Şer’iyye ve Evkaf Vekâleti kaldırılınca yerine Diyanet İşleri Riyasetinin kurulmasından sonra, bu riyasete bağlı olarak “Hey’et-i müşavere” teşekkül ettirildi. Diyanet İşleri Reisi müşavere heyetinin de başkanı idi. Bu ilk Hey’et-i müşavere’de yer alan bir ismi özellikle unutmamak gerekir kanaatindeyim; o isim Ahmet Hamdi Akseki’dir. Akseki, Şer’iye ve Evkaf Vekâleti zamanında Dinî Tedrisat Genel Müdürlüğü yapmış, Diyanet riyasetinin teşekkülünden itibaren de, en son görevi Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere, vefat ettiği ana kadar Diyanet’in karşılaştığı güçlükleri göğüsleme ve engelleri aşmada en etkin insan olarak çeşitli sorumluluklar ve görevler üstlenmiştir.
 

Hey’et-i Müşavere’nin adı 23 Mart 1950 tarihinde “Müşavere ve Dinî Eserleri İnceleme Kurulu” olarak değiştirilmiş. Daha sonra 1965 tarihinde yürürlüğe giren 633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanunla “Din İşleri Yüksek Kurulu” adını almış, teşekkül eden ilk yüksek kurul, 3 katı aday içinden 11 kişiyi kurul üyesi olarak seçmiş ve bunlar 19 Şubat 1966 tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak göreve başlamıştır. Bu adaylar, aday tespit kurulunca belirlenmiş, aralarından 11 kişi Bakanlar Kurulu kararıyla atanmıştır. Bunun üzerinde önemle durmamızın sebebi, kurula verilen önemi belirtmek içindir. Diyanet İşleri Başkanı dışında, Diyanet bünyesinde Bakanlar Kurulu kararıyla atanan yegâne birim Din İşleri Yüksek Kurulu üyeleridir. Kurulun üye sayısı daha sonra 16’ya çıkarılmıştır. Bunlardan biri, kurul üyelerince başkan, bir üye de başkan vekilliğine seçilmektedir. Din İşleri Yüksek Kurulu, bugün itibarıyla beş ayrı komisyon hâlinde çalışmaktadır. Kurul üyelerimiz birden çok komisyonda görev alabilmektedir. Komisyonların alt birimlerini ise Din İşleri Yüksek Kurulu uzmanlarımız oluşturmaktadır. Din İşleri Yüksek Kurulunun kanununla verilmiş yüz uzman, elli tane de uzman yardımcısı kadrosu var. Fakat şu anda fiilen görev yapan 32 uzman ve 23 uzman yardımcımız vardır.

 

 Bu sayı ile ihtiyaçları karşılamak mümkün oluyor mu?

 

Maalesef mümkün değil. Ancak son kanunumuzla Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanlığı kariyer uzmanlığına dönüştürüldüğü için, doğrudan uzman alma imkânımız bulunmamakta. Ancak uzman yardımcılığından uzmanlığa geçilebilmektedir. Aslında yetişmiş elemana sahip olma açısından güzel bir yöntem. Kurulumuza uzman yardımcılarını alırken, hassas davranıyor, seçimlerinde özen gösteriyoruz. Çünkü uzmanlar kalıcı bir görev yapıyor,  Kurulun omurgasını oluşturuyorlar. Bu arkadaşlarımız adeta Diyanet’in akademik bir kurulu gibi çalışıyorlar. Aynı zamanda uzmanlık her açıdan cazip bir görevdir. Üyeler beş senede bir seçimle göreve gelmekte ve her defasında yenilenebilmektedir. Diğer taraftan her uzmanımız aynı zamanda potansiyel olarak kurul üyesi adayıdır. Din İşleri Yüksek Kurulunun üyeleri, ekseriyeti itibarıyla Diyanet’in bünyesinde iyi yetişmiş kişilerden seçilirse, bu başarıyı ve hizmeti daha ileriye taşıyıcı, geliştirici bir unsur olabilir. Kanun gereği ilahiyat fakültelerinden dört temsilci daima bulunmak zorundadır. O bakımdan ben uzmanlık alanını çok önemli gördüğümü ifade etmek isterim. Temenni ederim ki burada çok iyi uzmanlar yetişir ve bunlar geleceğin Din İşleri Yüksek Kurulunu teşekkül ettirirler.

 

 

Söyleşinin Tam  Sayfa Metni.docxSöyleşinin Tam Sayfa Metni

​​​​​​​