Detay

Din İşleri Yüksek Kurulu Genişletilmiş İstişare Heyeti Toplantısı kararları açıklandı…

18.05.2017

İstanbul

İslam alemi ve insanlığın ağırlaşan temel sorunlarında, fikir ve önerileriyle Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığına ilmi destek vermek için kurulan "Genişletilmiş İstişare Heyeti"nin İstanbul’da gerçekleştirdiği toplantı sona erdi.

‘Kutlu Doğum Haftası’, ‘Hicri Takvim Birliği’, ‘İmsak ve Yatsı Vakitlerinin Tespiti’, ‘Ramazanda Yayınlanan Dini İçerikli Programlar’ gibi konuların dört oturum halinde derinlemesine ele alındığı toplantının kararları Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez tarafından kamuoyuyla paylaşıldı.

Din İşleri Yüksek Kurulu Genişletilmiş İstişare Heyeti üyesi Türkiye’nin önde gelen 40 ilim adamının katıldığı ve iki gün süren toplantının ardından oy birliği ile alınan kararlar şu maddelerden oluşuyor;

Toplumsal huzuru ve barışı sağlayan en önemli unsurların başında sahih din anlayışı gelmektedir…”

Toplumsal huzuru ve barışı sağlayan en önemli unsurların başında sahih din anlayışı gelmektedir. Sahih din anlayışının korunması da dini istikrar ve bütünlüğün ve ayrıca yapıcı her türlü eleştiri ortamının sağlanmasına bağlıdır. Sahih dini bilgi ve uygulamalar etrafında oluşturulacak kuşku ve tereddütler dini istikrar ve bütünlüğe zarar verecek, bu da toplumsal barışın zedelenmesine yol açacaktır. Dolayısıyla din hizmetlerinin ifası ve toplumu din konusunda bilgilendirmekle yükümlü olan Diyanet İşleri Başkanlığının saygınlığını ihlal edecek, onu itibarsızlaştıracak ve ülkemizdeki dini istikrar ve bütünlüğü olumsuz etkileyecek her türlü girişimden uzak durulmalıdır.

“Kutlu Doğum Haftasının asrın fitnesi FETÖ ile irtibatlandırılması başta Diyanet ve İlahiyat camiası olmak üzere aziz milletimizi derinden yaralamıştır…”

Yirmi sekiz yıldır devletin desteği ve bütün toplum kesimlerinin katılımıyla bir bilgilenme ve bilinçlenme şöleni haline gelmiş olan Kutlu Doğum Haftasının asrın fitnesi FETÖ ile irtibatlandırılması başta Diyanet ve İlahiyat camiası olmak üzere aziz milletimizi derinden yaralamıştır. Akıl, vicdan ve iz‘an dışı bu iddia, aynı zamanda tarihi gerçeklere de aykırıdır.

“Kutlu Doğum Haftası, Mevlit Kandilinin bir alternatifi değil, Hz. Peygamberin evrensel mesajını anlamak ve hayata geçirmek gayesiyle uygulamaya konulmuş ilmi ve kültürel bir haftadır…”

Bu hafta asırlardır 12 Rebiulevvel’de idrak edilen mevlit kandilinin bir alternatifi değil; Hz. Peygamberin(s.a.s.) sîreti, sünneti ve evrensel mesajını anlamak ve hayata geçirmek gayesiyle uygulamaya konulmuş ilmi ve kültürel faaliyetler bütünüdür. Esas amaç, Hz. Peygamberin hayat veren çağrısının daha geniş kitlelere ulaştırılması olunca, bu etkinlik için tüm eğitim kurumlarının ve halkımızın yoğun bir şekilde katılımının daha çok sağlandığı bir zaman dilimi belirlenmiştir. 

“Resul-i Ekrem’i ilmi ve kültürel etkinliklerle anmanın başka bir vesilesi olan bu hafta, bidat olarak nitelendirilemez…”

Resul-i Ekrem’i ilmi ve kültürel etkinliklerle anmanın başka bir vesilesi olan bu hafta bidat olarak nitelendirilemez. Zira bir uygulamanın bidat olarak nitelendirilebilmesi için o uygulamanın itikat ve ibadetler gibi dinin temel yapısına ilişkin bir değiştirmeyi ya da bir eklemeyi beraberinde getirmesi gerekir. Oysa Peygamberimizin sünnetini ve siretinianlamaya yönelik bu haftadaki etkinlikler itikadi ve taabbudi bir konu değildir. Bu nedenle böyle bir haftanın ve anma faaliyetinin bidat kapsamında değerlendirilmesi, İslam ilim ve usul geleneğiyle bağdaşmaz.

“Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri, ilgili yönetmelik hükümlerine göre ve Diyanet İşleri Başkanlığının gözetim ve denetiminde yürütülmelidir…”

Her yıl yurtiçi ve yurtdışında otuz bini aşkın etkinliğin yapıldığı bu hafta içinde, haftanın amacıyla bağdaşmayan bazı yanlış uygulamaların tasvip edilmesi düşünülemez. Bu münferit yanlış uygulamalar bütün bir etkinliğe de gölge düşürmemelidir. Resul-i Ekrem’in hatırasına ters düşecek ve Müslümanları rencide edecek tutum ve davranışlardan kaçınılmalıdır. Etkinlikler, ilgili yönetmelik hükümlerine göre ve Diyanet İşleri Başkanlığının gözetim ve denetiminde yürütülmelidir.

“Kutlu Doğum Haftası, bir sîret haftasına dönüştürülerek şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da 14-20 Nisan tarihleri arasında icrasına devam edilmelidir…”

Yukarıdaki mülahazalar doğrultusunda Sevgili Peygamberimizin ve Onun doğumunun bir tartışma ve polemik konusu yapılması kabul edilemez. Bu itibarla bu topraklarda bin yıldır vecd ile kutlanan mevlit kandili programları zenginleştirilerek sürdürülmeli, Kutlu Doğum Haftası ise Onun sünneti, sîreti, yüksek ahlakı ve evrensel mesajının ilmî etkinliklerle anlatıldığı bir sîret haftasına dönüştürülerek şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da 14-20 Nisan tarihleri arasında icrasına devam edilmelidir.

“Tüm dünyadaki Müslümanlara aynı günde oruca başlama ve bayram yapma imkânı sunan Uluslararası Hicri Takvim Birliği Kongresi Kararları teyit edilmiştir…” 

2016 yılında İstanbul’da gerçekleştirilen ve tüm dünyadaki Müslümanlara aynı günde oruca başlama ve bayram yapma imkânı sunan Uluslararası Hicri Takvim Birliği Kongresi Kararları teyit edilmiştir.

ULUSLARARASI HİCRİ TAKVİM BİRLİĞİ KONGRESİ KARARLARI

“Diyanet İşleri Başkanlığı, ibadet vakitlerini İslam dünyasındaki müşterek uygulamaları ve bilimsel gözlem sonuçlarını göz önünde bulundurarak belirlemektedir…”

Diyanet İşleri Başkanlığı, ibadet vakitlerini geçmişten günümüze İslam âlimlerinin ve astronomların ortak görüşünü, İslam dünyasındaki müşterek uygulamaları ve bilimsel gözlem sonuçlarını göz önünde bulundurarak belirlemektedir. Nitekim Diyanet İşleri Başkanlığının sürdürdüğü beş yıllık gözlem sonuçları değerlendirilmiş ve Diyanet takviminde yer alan ibadet vakitlerinin doğruluğu bir kez daha teyit edilmiştir. Bu itibarla imsak ve yatsı vaktinin belirlenmesiyle ilgili tarihte ve günümüzde İslam dünyasında muteber olmayan görüşlerin gündeme getirilmesi, dini ve ilmi gerçeklerin göz ardı edilerek zihinlerin bulandırılması, halkımızın huşû içinde ifa etmeye çalıştığı ibadetlerin sıhhatinin tartışma konusu yapılması Ramazan’ın manevi iklimine gölge düşürmektedir. Bu sebeple ibadet vakitleri konusunda meydana getirilmeye çalışılan tereddütlere itibar edilmemelidir. 

“Ramazanda yayınlanan dini içerikli programlarda, İslam’ın temel kaynaklarına dayalı sahih dini bilgi esas alınmalı ve her türlü istismardan uzak durulmalıdır…”

Ramazanda yayınlanan dini içerikli programlar, milletimizi inançtan ibadete, ahlaktan sosyal hayata, ilimden kültür ve medeniyete kadar hemen her alanda bilgilendirme ve bilinçlendirme için çok önemli bir fırsat sunmaktadır. Bu itibarla programlarda, İslam’ın temel kaynaklarına dayalı sahih dini bilgi esas alınmalı, hurafelerden, ayrıştırıcı ve ötekileştirici söylemlerden ve her türlü istismardan uzak durulmalıdır. Zor bir süreçten geçtiğimiz, birlik ve beraberliğe her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde medya kuruluşlarımız, halkımızın kafasını karıştıracak, onların dini duyarlılıklarına gölge düşürecek gereksiz tartışmalara ve polemiklere meydan vermemelidir.

Başkan Görmez, ‘Din İşleri Yüksek Kurulu Genişletilmiş İstişare Heyeti’ kararlarının ülkemiz, milletimiz ve İslam alemi için hayırlara vesile olmasını diledi.

​​​​​​​​​​​​​​