IV. Din Şûrası Kararları

​ 
Hızlı bir değişimi yaşadığımız ve beraberinde yeni bir zihniyet dünyasıyla karşı karşıya olduğumuz modern çağda geleneksel bakış açıları da dahil mevcut bütün hayat tarzları, yönelim ve tercihler fazlasıyla sorgulanır olmuş, daha bir açıklanmaya muhtaç hale gelmiştir. İçinde yaşadığımız dünyayı modernlik, postmodernlik ve küreselleşme kavramları etrafında açıklayan yaklaşımların, dine edilgen bir rol yükleme konusunda bildik kabullerinden vazgeçmemiş oldukları ve buna bağlı olarak, dinin hala ya eski ve köhnemiş bir geleneğin parçası ya da sadece hakikat iddiası taşıyan tezlerden bir tez olarak değerlendirilebildiği müşahede edilse de, asla kabul edilemez olan bu tarz değerlendirmelerin sıhhatli ve geçerli olmadığı; aksine dinin öneminden hiçbir şey kaybetmeyerek dün olduğu gibi bugün de birey ve toplum hayatında en önemli belirleyicilerden biri olmaya devam ettiği görülmektedir.

Zira bugün sadece Türkiye’de veya İslam dünyasında değil, dünyanın her tarafında din, sosyal hayat üzerindeki etkileriyle ve sosyal hayattan aldığı etkilenmelerle toplumdaki merkezi konumunu sürdürmektedir. Ancak dinin toplumsal hayattaki rolünün her zaman dinin kendi ulvi amaçlarıyla mütenasip olduğu söylenemez. Belli dini yapı, grup ve toplulukların tavır ve tutumları veya bu yapılanmaların eğitim seviyesi, dini algılama ve yorumlama biçimleri, dinden ya da din üzerinden beklentileri, dini temsilin çok farklı tezahürlerini de ortaya çıkarabilmektedir. Bu bağlamda dinin, özellikle İslam dininin doğru anlaşılmasının, bütün insanlık için rahmet olan boyutlarıyla hayatımıza yön vermesinin ne kadar önemli olduğu her türlü izahtan varestedir.

Bir hakikat, referans ve aidiyet ölçüsü olarak İslam, aynı zamanda her bir bireyi ve bütün bir toplumu süreklilik içinde yeniden inşa eden kalıcı bir çağrıya sahiptir. İslam, bizlere ülkemizin özellikle sosyal ve kültürel yönüyle mevcut gerçekliğini kavramak için tartışmasız bir anlam haritası sunmakta, bu topraklardaki sosyal ve manevi gerçekliği doğru olarak anlayabilmek için yegâne anahtar özelliği taşımaktadır.

Kabul etmek gerekir ki, son iki asra hakim olan anlayışların ürettiği dilin ve bu dili tahkim eden unsurların özellikle Batı dünyasında kuvvetli bir şekilde yerleşmesi ve buradan da dünyanın büyük bir kısmını tesir altına alması karşısında, müslüman dünyanın, yerinde ve zamanında karşılıklar ve cevaplar üretmesi kolay olmamıştır. Bu geçici sayılabilecek sendeleme ve şaşkınlık, İslâm’ın çağlar üstü ruhunun kavranamamasından ve Yüce Dinimizin evrensel mesajının insani yönünün ve insanlık için aydınlık aracı olarak okunmasının ihmal edilmesinden kaynaklanan arızi bir durumdur.

İnsanlığa rahmet olarak gönderilen İslam’ın, günümüz dünyasında bilinen bir takım amaçlarla küresel ölçekte bir sorun kaynağı olarak gösterilmeye çalışılması, müslümanlar üzerinde psikolojik baskı sayılabilecek rencide edici bir etki yaratmıştır. Bugün dini hayatın yeniden canlanması, İslam’ın özünün ve temel sabitelerinin gerçek anlamıyla açığa çıkarılması, belli başlı sorunların ele alınmasında dini referans olarak gören yaklaşımların çoğalması ve bu çerçevede ortaya konulan çabalar, mevcut açıkların kapatılması ve kayıpların telafi edilmesi konusunda her birimize çok önemli imkânlar sunmakta ve aynı zamanda bir takım sorumluluklar da yüklemektedir.

Sosyal bir gerçeklik olarak dinin, laiklik bağlamında devlet ve siyaset gereklilikleri içinde ele alınması kaçınılmaz olmakla birlikte, başta ülkemizde olmak üzere, dinselliğin alanı, temsil ve görünürlüğü konusundaki tartışmalara yansıyan üslup ve yöntemin verimli de olmadığı açıktır. Dini hayatın görünürlüğü olağandır ve her din gibi Müslümanlık da bu görünürlüğünü tabiatı gereği birtakım davranışlar üzerinden gerçekleştirmek zorundadır. Dini hayat, esasen, kişilerin özel ve toplumsal hayatla ilgili tercihlerini dikkate alan ve koruyan bir özgürlük ortamında sağlıklı gelişimini sürdürür. Ancak bu süreç, başkalarının özgürlük ortamını zedeleyen, sosyal dengeyi tabii yapısından uzaklaştıran ve böylece bir gerilime neden olan bir hale de dönüşmemelidir. Burada olabilecek karşılıklı sınır ihlalleri sosyal hafızada olumsuz izler bırakmakta ve gerilim üretmekten başka bir işe de yaramamaktadır.

İslam dini, inanç olduğu kadar ibadet, bir o kadar da, bireysel ve sosyal ilişki ağlarına uzanan dinamik bir ahlaki tutumlar bütünüdür. Dini bu bütünlüklü ve kuşatıcı davetinden yalıtılmış kimi form ve öğelerle yaşamaya mahkûm eden bir dindarlık algısını ve retoriğini İslam’la özdeşleştirmek imkânsızdır. İslam, gündelik hayatı huzur, dindarlığı öz güven üzerine kurmayı, insanı kendisiyle ve çevresiyle barıştırmayı hedeflemiş ve bunun için de inanç, ibadet ve ahlak ilkelerini bir bütün halinde insanlığa sunmuştur. Ne var ki, bu bütünlüğü aynı duyarlılıkla ele alma konusunda bugün onarılması bir hayli güç parçalanmalar meydana gelmiş, her bir alan üzerindeki ayrı ayrı sahiplenme ve yoğunlaşmaların yol açtığı farklı dindarlık algıları, özellikle herkesin gözü önünde büyüyen ve hepimizin hayatını bir şekilde etkileyen sosyal problemlerin göz ardı edilmesi gibi bir olumsuzluğu da beslemiştir.

Evrensel bir gerçeklik teziyle gelen, insanın varoluşunun nihai anlamını, hayata bütüncül ve kapsamlı bir şekilde bakabilmeyi öğreten İslam’ın, kendini bireysel ve toplumsal sorunların uzağında veya kıyısında tutması düşünülemez. Din her zaman hayatın içindedir ve onun katkısı, kendisinin inananları tarafından esaslı bir referans öğesi olarak kabulüyle birlikte hayatiyet bulur. Esasen her din, mevcut hayata katkı sağlayabildiği oranda kendini güncelleştirme ve bu hayatın dili olma imkânına sahip olabilecektir. Bunun için de günümüzde toplumumuzu kuşatan ve yer yer küresel ölçekteki sorunların etkileriyle şekillenen belli başlı problemlerin gerek teşhis gerekse çözümü sürecinde İslam’ın ve müslüman deneyiminin sunduğu imkân ve açılımlara duyulan ihtiyaç had safhadadır. Bu ihtiyacı görmek için dindar olmak değil, topluma ve çevreye duyarlı olmak, rasyonel düşünmek ve davranmak yeterlidir.

İşte bu esbab-ı mucibe gereğince IV. Din Şurası, 12-16 Ekim 2009 tarihleri arasında Ankara’da toplanarak, “Din ve Toplum” ana başlığı altında “Sosyal Problemler Karşısında Din ve Diyanet” konusunu ele almış, Şura üyeleri, dinin ülkemiz gerçekliğindeki yeri ve rolünün farkında olarak, aşağıdaki görüşlerinin kamuoyuyla paylaşılmasını ve sıralanan maddelerde vurgulanan hususların da Başkanlığın bundan sonraki faaliyetlerinde yol gösterici fikirler olarak dikkate alınmasını gerekli görmüştür.


1- İslam Dini’nin inanç, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütmekle ve toplumu din konusunda aydınlatmakla görevli olan Diyanet İşleri Başkanlığı, her üç alanı birbirinden ayıran ya da birini diğerine karşı gerileten her tür yaklaşım ve düzenlemeye karşı gerekli duyarlılıkları göstermeli, bu esasların birlik ve bütünlük içinde toplumda karşılık bulmasını sağlamak amacıyla yeterli adımlar atmalıdır.

2- Günümüzde örselenen dini duygu ve ihmal edilen maneviyat, insanlarımızı yeni arayışlara yöneltmiştir. Bu nedenle, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın hizmetlerinde, doğru bilgi kadar duygu eğitimine de önem verilerek, duygu, düşünce ve davranış bütünlüğü içinde, İslam’ın temel kaynaklarından beslenen sağlıklı bir dindarlık anlayışı yaygınlaştırılmaya çalışılmalıdır.

3- Modern toplumlarda yalnızlık, çaresizlik ve güvensizlik duygusunun yaygınlaşması, şiddet, intihar ve gündelik hayattaki diğer gerilimlerin daha çok görülmeye başlaması karşısında Diyanet İşleri Başkanlığı, dini, milli ve kültürel birikimimizden beslenen bir duyarlılıkla, kendi sorumluluklarının gereği olarak önlemler almalı, toplumun akıl ve ruh sağlığının, manevi ve ahlaki değerlerinin korunması için gerekli adımları atmalı, bu konuda çalışan diğer kurum ve kuruluşlarla işbirliğine gitmelidir.

4- İslam, modern dünyada, son birkaç on yıl içinde, önceki dönemlere göre daha yoğun bir şekilde tartışma konusu yapılmaktadır. Bu süreçte İslam ve Müslümanlara karşı yapılagelen itham ve saldırılar her düzeyde örseleyici ve yıkıcı olmanın yanı sıra İslam dünyasındaki aşırılıkları da besleyici olmaktadır. Diyanet İşleri Başkanlığı, Din İşleri Yüksek Kurulu marifetiyle İslam’a ve Müslümanlara yönelik saptırma, suçlama ve saldırılar karşısında kamuoyunu anında bilgilendirecek açıklamalar yapmalıdır.

6- İrşat faaliyetlerinde kullanılan genel geçer dilin günün şartlarını ihmal etmeyen bir yetkinlikle güçlendirilmesi gerekir. Yer yer zayıfladığı ya da tıkandığı anlaşılan bu dilin, günümüzde tam bir karşılık bulmasını sağlayıcı düzeyde güncellenmesine ihtiyaç vardır ve Diyanet İşleri Başkanlığı bu konuda çalışma yapmalıdır. Öte yandan vaaz ve irşat hizmetleri toplumun bütün kesimlerinin ihtiyaç ve beklentilerini karşılayacak şekilde ve kuşatıcı bir anlayışla yürütülmeli, ülkemizde vaaz ve irşat hizmetlerinin sorunlarını ele alan bir kongre düzenlenmelidir.

7- Diyanet İşleri Başkanlığı, dini ve sosyal gelişmelerle ilgili kapsamlı ve derinlemesine fırsat-tehdit analizleri yapmak, ulusal ve uluslararası ölçekte meydana gelen gelişmeleri dikkate alarak din alanında ortaya çıkan her tür ilgi ve farklılaşmayı değerlendirmek ve bu çerçevede kapsamlı ve derinlikli bilgi üretimi sağlamak üzere bir “Din ve Toplum  Araştırmaları Merkezi” kurmalıdır.

8- Camiler, ibadetlerin edası yanında, cami dersleriyle beraber kadın, çocuk ve gençlere yönelik programların da düzenleneceği mekanlar olarak değerlendirilmeli, cami hizmetleri çeşitlendirilmeli ve cami müştemilatında özellikle öğrencilerin yararlanabileceği kütüphane ve okuma salonları oluşturulmalıdır. Yetişkinlere yönelik cami dersleri farklı kültür ve bilgi düzeyleri dikkate alınarak düzenlenmeli ve işlevsel hale getirilmelidir.

9- Merkezi vaaz ve ezan uygulaması, kadro imkanları da dikkate alınarak tekrar değerlendirilmeli, irşad faaliyetlerinin daha etkili olabilmesi için tedrici olarak yüz yüze vaaz uygulamasına geçilmeli, hutbelerin hazırlanmasında din görevlilerinin daha aktif rol alması sağlanmalı, uygun görülecek bazı camilerdeki vaaz ve hutbelerin naklen yayınlanması hususunda gerekli girişimlerde bulunulmalıdır.

10- Ülke içinden ya da dışından nüfus seyyaliyetine tabi ve maruz kalanlarla henüz yerleşik hayata geçmemiş vatandaşlarımıza yönelik din hizmetlerinin sunulması hususunda yeni projeler geliştirilmelidir.

11- Tarihi ve turistik özelliği olan camilerde farklı kültürlere mensup ziyaretçilere verilecek rehberlik hizmetlerinde, bu mekanların dini ve kültürel mirasımız içindeki yeri ve buralarda verilen din hizmetlerinin mahiyeti hakkında bilgi verebilecek düzeyde din görevlilerinin ve rehberlerin görev alması önem arz etmektedir. Bu çerçevede söz konusu turizm rehberlerinin ve din görevlilerinin bu alanda eğitim almaları gerekmekte olup, Diyanet İşleri Başkanlığı bu konuda ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapmalıdır.

12- Kur’an Kursu Öğreticilerinin pedagojik formasyonunu geliştirecek hizmet içi eğitimler yoğunlaştırılmalıdır. Kur’an Kurslarında öğrencilere yönelik rehberlik ve psikolojik danışmanlık hizmetlerine ağırlık verilmeli ve bu hizmet için kadrolar ihdas edilmelidir. Kur’an Kurslarında hafızlık ve yüzünden okuma programları birbirinden ayrılmalı, yüzünden okuma programı ihtiyaca göre çeşitlenmelidir.

13- Yaz Kur’an Kursları’nın verimliliğini artıracak yeni tedbirler alınmalı, bu kurslarda görev alan personele eğitim formasyonu kazandırılmasına yönelik yürütülen çalışmalar artarak devam ettirilmelidir.

14- Diyanet İşleri Başkanlığı toplumsal değişim ve gelişmeye paralel olarak sunduğu din hizmetinde cami içi ve cami dışını birlikte düşünmek, sosyal açılımı artırmak ve toplumun her kesimini kuşatan bir anlayışla din hizmetlerini yeniden ele almak zorundadır. Bu nedenle başta aile olmak üzere, sosyal hizmet üniteleri, hastaneler, ceza ve tutukevleri gibi değişik hizmet alanlarında kayda değer sonuçlar alabilmek için yeni yapılanma ve düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır. Başkanlığın, sosyal alanda hizmet üreten diğer kurum ve kuruluşlarla protokoller yapması ve işbirliğine gitmesi son derece önemli olup bu yöndeki çabalar artırılmalıdır. Bu bağlamda, Başkanlığın mevcut hizmet içi  eğitim müfredat ve faaliyetlerinin cami dışı hizmet alanlarıyla ilgili programlarla donatılması yararlı olacaktır.

15- Cami dışında yürütülen sosyal açılımlı din hizmetlerinin daha planlı, kapsamlı ve verimli bir şekilde yürütülmesi ve hizmet alanlarında ortaya çıkan yeni metot ve anlayışların takibi ile ihtiyaç duyulan projelerin üretilmesine yönelik olarak Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde “Sosyal Açılımlı Din Hizmetleri” alanında yeni bir idari birim kurulmalı, illerde bu alandaki görevlerin yürütülmesini sağlayacak görevlendirmeler yapılmalıdır.

16- Aile kurumunun yıpratılması ve yozlaştırılması, başta toplumsal çözülme olmak üzere pek çok problemi beraberinde getirmektedir. Aile kurumunun saygınlığını korumak ve sürekliliğini sağlamak amacıyla, Diyanet İşleri Başkanlığı, aile değerlerini hafife alan, aile kurumunu yıpratan, evlilik dışı birliktelikleri öven veya sıradanlaştıran her türlü girişimi dikkatle takip etmeli, gereken duyarlılığı göstermeli ve bu konuda ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapmalıdır.

17- Aile İrşat ve Rehberlik Bürolarının daha etkin ve verimli hizmet sunabilmesi için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Hizmetin etkinlik ve devamlılığını sağlamak için sadece bu birimlerde çalışacak nitelikli görevliler atanmalıdır.

18- Kadınlara yönelik ayrımcılık bugün her alanda fark edilir düzeyde varlığını sürdürmeye devam etmektedir. Ayrımcılık nerden ve ne şekilde gelirse gelsin asla kabul edilemez. Her şeyden önce İslam, cinsiyet temelli bir ayrımcılığı asla onaylamamaktadır. Uygar dünyada, kültürü, dili, etnik kökeni, cinsiyeti, dini, mezhep ve inancı, inancının gereği olarak sürdürdüğü yaşam biçimi veya giyim kuşamı nedeniyle kimseye, özellikle de kadınlara hiçbir hak mahrumiyeti yaşatılmamalıdır. Bu itibarla, örgün ve yaygın eğitimde ayrım gözetilmeden her bireyin, özellikle de kadınların eğitim ve öğrenim hakkının korunmasına, bütün hak ihlallerine karşı, özellikle kadın hakları, kadına karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi, kadına yönelik şiddet, aile içi şiddet, kız çocuklarının okutulması gibi konularda Başkanlık toplumsal bir duyarlılığın oluşmasına katkı sağlamalı ve kadınların din hizmetlerinden daha etkin şekilde yararlanmasına yönelik çalışmalarına hız vermeli; bayan din görevli sayısı artırılmalıdır.

19- Kamuoyunda tedirginlik meydana getirecek bir şekilde yayılma istidadı gösteren cinsel davranış bozuklukları karşısında İslam’ın bilinen tavır ve cevabı bütün açıklığıyla belirtilmelidir. Diyanet İşleri Başkanlığı, insan doğasına aykırı, müslüman tabiatının hiçbir şekilde kabul edilemez bulduğu her türden cinsel davranış bozukluğu karşısında, toplumun yeterli düzeyde bilgilendirilmesine öncülük etmeli, kişiler hedef gösterilmeden ve rencide edilmeden, sorunların sağlıklı bir şekilde giderilmesi konusundaki girişimlere destek verilmelidir.

20- Diyanet İşleri Başkanlığı, huzur evleri, yetiştirme yurtları, hastaneler, cezaevleri gibi manevi rehberliğin ayrı bir önem taşıdığı alanlarda ve toplumun himayeye muhtaç kesimleri ve engellilere yönelik olarak yürüttüğü din hizmetlerinde, ilgililerin talepleri doğrultusunda ihtiyaçları göz önünde bulundurularak bu alanın gerektirdiği özellik ve duyarlılıklara uygun bir şekilde hizmet sunmalıdır. Buralarda din hizmeti sunacak görevlilerin hizmetin gerektirdiği donanıma sahip olması için tedbirler alınmalı, ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapılarak gerekli protokol, mevzuat ve müfredatlar ihtiyaç ve beklentileri karşılayacak şekilde güncellenmelidir.

21- Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) ile imzalanan iş birliği pro-tokolü, hizmetteki yeni ihtiyaçlar, tarafların görev, sorumluluk ve etkinlikleri doğrultusunda tekrar gözden geçirilerek geliştirilmelidir. İlgili protokol gereği SHÇEK’e bağlı kuruluşlarda gerçekleştirilecek din hizmetlerinin belli bir müfredat programıyla, hedef kitlenin eğitim seviyesi ve ilgisine uygun zengin etkinliklerle yürütülmesi sağlanmalıdır. Ayrıca İl Sosyal Hizmetler Müdürlüklerince düzenlenen koordinasyon toplantılarına il müftülüklerinden bir temsilcinin de katılması hususunda gerekli girişimlerde bulunulmalıdır.

22- Diyanet İşleri Başkanlığı, vatandaşlarımızın sigara, alkol, uyuşturucu ve benzeri zararlı alışkanlıklardan korunmalarını sağlamak için, başta Milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere diğer kurum ve kuruluşlarla iş birliği halinde kampanyalar düzenlemeli, hazırlanan projelere destek vermelidir.

23- İslam’a göre tabiat ve ekolojik denge, korunması gereken ilahi bir emanettir. Diyanet İşleri Başkanlığı, çevreye duyarlı ve çevre sorunları konusunda sosyal sorumluluğun artırılmasına ve bilinçli nesiller yetiştirilmesine katkı sağlayacak projeler üretmeli ya da yürütülen projelere aktif katılım sağlamalıdır.

24- Diyanet İşleri Başkanlığı, sadece kriz ve afet anlarında değil bu süreçlerin öncesi ve sonrasındaki hizmetler de de ağırlıklı bir misyon üstlenmeli, ilgili personele eğitim verilmesi dahil bu hususlarda önceden tedbirler almalı, ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapmalıdır.

25- Son zamanlarda yazılı ve görsel basında, İslam’a ilişkin değerlendirme, analiz ve sunumlarda, öteden beri bilinen yaralayıcı bakış açılarının terk edildiğine dair kimi umut verici gelişmeler yaşanmakla beraber, yine de zaman zaman, özellikle din görevlisi imajı, dini sembol, temsil ve faaliyetler konusunda halkın güvenini sarsıcı nitelikte yayınların sürdürüldüğüne tanık olunmaktadır. Bilgisizlik ya da özensizlikten kaynaklanan bu gibi durumlarda Diyanet İşleri Başkanlığı’nın toplumu bilgilendirmekle yetinmeyip ilgilileri uyarması da gerekir. Başkanlık, medya kuruluşlarına, taleplerine bağlı olarak, dini konularda yardımcı olmalı, din ve dini kurumlarla ilgili olarak yanlış ve yanıltıcı haberlerin önlenebilmesi için açıklık, şeffaflık ve güven içinde karşılıklı bilgi akışı sağlanmalı, bunun yanı sıra Başkanlık bünyesinde faaliyet gösteren Basın Bürosu da bu yöndeki ihtiyaçları karşılamak üzere yeniden yapılandırılmalıdır.

26- Gündelik hayat, birey ve toplum, kitle iletişim araçlarının etkisine açık bir biçimde şekillenmektedir. Medya marifetiyle ön plana çıkarılan roller, obje ve klişeler, özellikle yeni kuşakların dünya algısını olumsuz şekilde etkilemekte, üretilen modeller, gençlerin duygu ve karakter dünyasında ciddi sarsıntılara yol açmaktadır. Diyanet İşleri Başkanlığı, bu etkilenimi yönlendiren değişim ve farklılaşmaları dikkatle izleyerek, gerekli önlemleri alma konusunda kayda değer adımlar atmalıdır.
27- Çocukluk döneminde din ile ilgili soru ve merakların doğru ve doyurucu bilgilerle karşılanabilmesine ve bu konuda çocukların yanlış telkin ve yönlendirmelerden korunabilmelerine yönelik olarak, Anayasa’nın 24. maddesinin de gereği olan din öğretiminin, temel eğitimle birlikte başlatılması ve derslerin branş öğretmeni tarafından okutulması konusunda gerçekleştirilecek her türlü girişim desteklenmelidir.

28- Diyanet İşleri Başkanlığı web sayfasında, ilk ve orta öğretimdeki öğrencilerin araştırmalarında başvurabilecekleri müfredata uygun bilgi ve materyallere de yer verilmelidir.

29- Diyanet İşleri Başkanlığının, istihdam ihtiyacını daha çok İlahiyat fakültesi mezunları ile karşılama hedefi dikkate alındığında İlahiyat fakültelerinde, Başkanlığın ihtiyaçlarını karşılamak üzere din hizmetlerini yürütebilecek nitelikte yetişmiş eleman sağlamasına yönelik yeni düzenlemeler yapılması; örgün din eğitimi programlarının yenilenmesi, din hizmeti personeli için yeni mesleki yeterlikler belirlenmesi ve Başkanlığın hizmet alanlarının çeşitlenmesi gibi nedenlere bağlı olarak da söz konusu fakültelerde yaygın din eğitimi hizmetleri ile ilgili yeni bölüm veya sertifika programları oluşturulması yararlı olacaktır. Ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığı ve YÖK arasında işbirliği sağlanarak Dînî Hitabet ve Meslekî Uygulama dersinin uzun süreli olarak okul deneyimi dersine benzer şekilde düzenlenmesi konusunda çalışmalar yapılmalıdır.

30- İlahiyat Uzaktan Eğitim uygulamalarının (İÖP ve Lisans Tamamlama) işlevselliği sorgulanarak yeniden ele alınmalı, hedef ve amaçlar gözden geçirilmeli, kontenjanlar yeniden değerlendirilerek, örgün ilahiyat eğitimine alternatif oluşturmasına karşı tedbirler alınmalıdır.

31- Din hizmetlerinin bütünlük arzetmesi dolayısıyla İlahiyat fakültelerinin alan bilgisi desteği ve öğretmen yetiştirme tecrübesi de göz önüne alınarak, Eğitim fakültesi bünyesinde yer alan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Bölümünün İlahiyat Fakültesine aktarılması yararlı olacaktır.

32- İlahiyat alanındaki lisansüstü çalışmaların, bu alanda hizmet yürüten kurumlar ve yerel ihtiyaçlar dikkate alınarak, sorun merkezli ve kültürel zenginliklerimizin tespit edilip tanıtılmasına yönelik olması teşvik edilmelidir.

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
​​​
​​