Dini Soruları Cevaplandırma Komisyonunca
hazırlanan "Orucu Bozan ve Bozmayan Muayene ve Tedavi Yöntemleri" konusu
görüşüldü. Yapılan müzakereler sonucunda;
Birçok kişi, çeşitli sağlık
problemleri nedeniyle tedavi görmektedir. Günümüzde Hz. Peygamber döneminde
bulunmayan pek çok muayene ve tedavi yöntemleri ortaya çıkmıştır. Tedavi gören
hastalardan bir kısmı, tedavi görürken oruç tutmayı da arzulamaktadırlar. Ancak,
bu tedavi ve muyane yöntemlerinin oruçlarına zarar verip vermeyeceği konusunda
tereddüde düşmekte ve bu konuda Başkanlığımızdan bilgi
istemektedirler.
İslâm'ın beş temel esasından biri olan oruç, ayet ve
hadislerdeki tanımına göre, fecr-i sâdıktan güneşin batmasına kadar yemekten,
içmekten ve cinsî münasebetten uzak durarak ifa edilen bir ibadettir. Kur'an-ı
Kerim'de, "Oruç gecesinde kadınlarınızla birleşmek size helâl kılındı (...)
Sabahın beyaz ipliği (aydınlığı), siyah ipliğinden (karanlığından) ayırt
edilinceye kadar yeyin, için, sonra akşama kadar orucu tamamlayın."
buyurulmaktadır (Bakara 2/187). Hz. Peygamber de; "İnsanın oruç dışındaki bütün
ameli on mislinden yediyüz misline kadar mükafatlandırılır. Ancak oruç konusunda
Yüce Allah, `Oruç benim içindir, mükafâtını da ben vereceğim. Kulum benim için
yemesini, içmesini ve cinsel arzularını terk etmiştir.' buyurur" demiştir
(Müslim, Sıyam, 30, H.No: 1151).
Buna göre oruç, ibadet niyetiyle
yemekten, içmekten ve cinsî münasebetten uzak durmaktan ibarettir ve bunlardan
birinin yapılmasıyla oruç bozulur. Bu konuda bütün İslâm bilginleri görüş
birliği içindedir. Yemek, içmek ve cinsî münasebet dışındaki konular ise,
bunlara kıyaslanarak veya "sıyam" kelimesindeki imsak anlamından hareketle
müçtehitler tarafından hükme bağlandığı için, bu konularda görüş ayrılığına
düşmüşlerdir; birçok İslâm bilgini, orucu bozan şeyleri genişletirken, bir kısmı
da, sadece ayet ve hadisteki orucun anlamından hareketle, bunları dar
tutmuştur.
Yemek, içmek ve cinsî münasebete ek olarak, kendi fiiliyle
ağız dolusu kusmak ve hacamat yapmak/yaptırmak dışında orucu bozan herhangi bir
şey hadislerde bulunmamaktadır (bk. İbn Mâce, Sıyam, 18; Ebû Dâvûd, Sıyam, 28;
Tirmizî, Savm, 25). Buna karşılık, yıkanmak, ağza su almak (mazmaza), diş
fırçalamak (misvak kullanmak), sürme çekmek, eşini öpmek, yağlanmak, koku
sürünmek gibi pek çok şeyin orucu bozmayacağı hadislerde yer almaktadır (bk.
Buhârî, Savm, 24, 27; Müslim, Sıyam, 12; Tirmîzî, Savm, 29, 31, 76; İbn Mâce,
Sıyam, 17; ?).
Oruç, nasıl ifa edileceği, bu ibadeti nelerin bozup
bozmayacağı bütün Müslümanlarca bilinmesi gereken bir ibadettir. Bu nedenle Hz.
Peygamber'in, diğer ibadetlerde olduğu gibi, orucu bozan başka şeyler olsaydı,
bunları da detaylı olarak açıkça belirtmesi, sahabenin de bunu kendilerinden
sonraki nesle aktarmaları gerekirdi. Halbuki, yukarıda zikredilenlerin dışında
orucu bozan şeyler hakkında, ne sahih, ne zayıf, ne müsnet, ne de mürsel bir
hadis rivayet edilmiştir.
Fıkıh kaynaklarımızda orucu bozan şeyler
arasında yer alan âmmeye (baştaki derin yaraya) ve câifeye (karındaki derin
yaraya) ilaç konulması, hukne yaptırılması gibi bazı hususlar, Hz. Peygamber
döneminde de meydana gelmesine ve bütün Müslümanların bununla karşı karşıya
kalma ihtimali bulunmasına rağmen, Peygamberimiz'den bunların orucu bozduğuna
dair bir rivayet gelmemiştir. Oysa, bütün Müslümanların maruz kalabileceği
konularda Peygamber'in açıklamada bulunması, tebliğin gereğidir. Bu itibarla
orucu, yalınız Kur'an'ın ve sahih sünnetin açık beyan ettiği yemek, içmek ve
cinsî münasebet bozar. Bu da dinimizin oruçtan kastettiği, nefsanî arzulardan ve
bedenî alışkanlıklardan uzak durmakla örtüşmektedir.
Yukarıdaki açıklamalar
ışığında, orucu bozup bozmayacağı bakımından muayene ve tedavi yöntemleri
aşağıdaki şekilde değerlendirilebilir:
a) Astım hastalarının kullandığı
sprey
Akciğer hastalarının kullandıkları spreyden, bir kullanımda 1/20
ml. gibi çok az bir miktar ağıza sıkılmaktadır. Bunun da önemli bir kısmı ağız
ve nefes boruları cidarında emilerek yok olmaktadır. Bundan geriye bir miktarın
kalıp tükrük ile mideye ulaştığı konusunda kesin bir bilgi de yoktur. Abdest
alırken ağızda kalan su ile kıyaslandığında, bu miktarın çok az olduğu
görülmektedir. Halbuki oruçlu, abdest alırken ağzına verdiği sudan geri kalan
miktarın mideye ulaşması halinde orucun bozulmayacağı konusunda hadis (Dârimî,
Savm, 21) ve İslâm bilginlerinin icmaı vardır. Ayrıca, misvaktan bazı
kırıntıların ve kimyevi maddelerin mideye ulaşması kaçınılmaz olduğu halde, Hz.
Peygamber'in oruçlu iken misvak kullandığı, sahih hadis kaynaklarında yer
almaktadır (Buharî, Savm, 27; Tirmîzî, Savm, 29). Diğer taraftan, "kesin olarak
bilinen, şüphe ile bozulmaz" kaidesi gereğince, mideye ulaşıp ulaşmadığı
konusunda şüphe bulunan bu şeyle oruç bozulmaz.
Bu itibarla astımlı
hastaların, sağlığı oruç tutmalarına uygun olup başka bir hastalıkları da yoksa,
rahat nefes almalarını sağlamak amacıyla ağza püskürtülen oksijenli ilaç orucu
bozmaz.
b) Göz damlası
Uzman göz doktorlarından alınan bilgilere
göre, göze damlatılan ilaç miktar olarak çok az (1 mililitrenin 1/20'si olan 50
mikrolitre) olup bunun bir kısmı gözün kırpılmasıyla dışarıya atılmakta, bir
kısmı gözde, göz ile burun boşluğunu birleştiren kanallarda ve mukozasında
mesamat yolu ile emilerek vücuda alınmaktadır. Damlanın yok denilebilecek kadar
çok az bir kısmının, sindirim kanalına ulaşma ihtimali bulunmaktadır. Bu
bilgiler, yukarıdaki bilgilerle birlikte değerlendirildiğinde, göz damlası orucu
bozmaz.
a
sı
T
edavî amacıyla burna damlatılan ilacın
bir damlası, yaklaşık 0,06 cm3 tür. Bunun bir kısmı da burun çeperleri
tarafından emilmekte, çok az bir kısmı mideye ulaşmaktadır. Bu da, mazmazada
olduğu gibi ma'fuv kapsamında değerlendirilebilir.
d) Dil
altı
Bazı kalp rahatsızlıklarında dil altına konulan ilaç, doğrudan ağız
dokusu tarafından emilip kana karışarak kalp krizini önlemektedir. Söz konusu
ilaç ağız içinde emilip yok olduğundan mideye bir şey ulaşmamaktadır. Bu
itibarla, dil altı kullanmak orucu bozmaz.
e)
Endoskopi, kolonoskopi
yaptırmak, makat veya ferçten ultrason çektirmek
Midedeki hastalığı
tespit amacıyla mideyi görüntülemek veya mideden parça almak için yaptırılan
endoskopide, ağız yoluyla mideye tıbbî bir cihaz sarkıtılmakta ve işlem
bittikten sonra çıkarılmaktadır. Kolonlardaki hastalığı teşhis etmek amacıyla,
bağırsak içini görüntülemek veya parça almak için yapılan kolonoskopide,
makattan bağırsaklara cihaz gönderilmekte ve işlem bittikten sonra
çıkarılmaktadır. Kolonoskopide, hemen daima, endoskopide de genellikle,
incelenecek alanın temizliğini sağlamak amacıyla cihaz içinden su
verilmektedir.
E
ndoskopi veya kolonoskopi yaptırmak; makat veya ferçten
ultrason çektirmek; yeme, içme anlamına gelmemekle birlikte, çoğunlukla cihaz
içinden su verildiği için oruç bozulur. Ancak söz konusu işlemlerde cihazların
kullanımı sırasında sindirim sistemine su, yağ ve benzeri gıda özelliği taşıyan
bir madde girmemesi durumunda endoskopi, kolonoskopi yaptırmak, makat veya
ferçten ultrason çektirmek orucu bozmaz.
f) İdrar kanalının
görüntülenmesi, kanala ilaç akıtılması
İdrar kanallarına giren cihazlar
veya akıtılan ilaçlar orucu bozmaz.
g) Anestezi
Acı ileten sinir
yolları üzerinde iletimin değişik seviyelerde engellenmesi anestezi
oluşturmaktadır. Lokal, bölgesel ve genel anestezi olmak üzere, üç türlü
anestezi vardır. Küçük ameliyatlarda ameliyat bölgesinin yakın çevresine iletimi
engelleyen ilaçların verilmesi ile oluşan anesteziye lokal anestezi denir.
Vücudun daha geniş bölgeleri, örneğin belden aşağısı veya bir yarısı iletimin
omurilik düzeyinde engellenmesi için omuriliğe veya omuriliğe varmadan geniş bir
sinir grubunun oluşturduğu bağlantı yerleri üzerine ilaç verilerek oluşturulan
anesteziye bölgesel anestezi denir. Hastanın uyutulup ağrının duyulması beyin
düzeyinde engellenirse bu tür anesteziye genel anestezi denir.
Anestezi,
nefes yolu veya iğne ile vücuda ilaç verilerek oluşturulmaktadır. Nefes yolu
veya iğne ile yapılan anestezi, mideye ulaşmadığı gibi, yeme-içme anlamı da
taşımamaktadır. Ancak bölgesel ve genel anestezide, acil durumlarda ilaç ve sıvı
vermek amacıyla damar yolu açılarak, bu açıklık işlem süresince serum vermek
suretiyle sağlanmaktadır. Bu itibarla, lokal anestezi, orucun sıhhatine engel
değildir. Bölgesel ve genel anestezide serum verildiği için oruç
bozulur.
h) Kulak damlası ve kulağın yıkattırılması
Kulak ile
boğaz arasında da bir kanal bulunmaktadır. Ancak kulak zarı bu kanalı
tıkadığından, su veya ilaç boğaza ulaşmaz. Bu nedenle kulağa damlatılan ilaç
veya kulağın yıkattırılması orucu bozmaz.
Kulak zarında delik bulunsa bile,
kulağa damlatılan ilaç, kulak içerisinde emileceği için, ilaç ya hiç mideye
ulaşmayacak ya da çok azı ulaşacaktır. Daha önce de belirtildiği gibi, bu miktar
oruçta affedilmiştir. Ancak kulak zarının delik olması durumunda, kulak
yıkattırılırken suyun mideye ulaşması mümkündür. Bu itibarla, orucu bozacak
kadar suyun mideye ulaşması halinde oruç bozulur.
i) Fitil kullanmak,
lavman yaptırmak
Ağrı kesici, ateş düşürücü olarak veya diğer bazı
amaçlarla makattan; mantar ve bazı kadın hastalıklarının tedavisinde ferçten
fitil kullanılmaktadır. Lavman, tıbbî operasyon öncesi veya kabızlıkta kalın
bağırsak da bulunan dışkının, anüsten içeriye, sıvı verilerek dışarı
çıkarılmasıdır.
Sindirim sistemi, ağızla başlayıp anüsle sona eren,
sindirim borusu ile sindirim bezlerinden oluşur. Sindirim borusu ise, ağızla
başlar. Ağzın gerisinde yutak bulunur. Sonra yemek borusu, mide, ince bağırsak,
kalın bağırsak, rektum ve anüs gelir. Sindirim ince bağırsaklarda
tamamlanmaktadır. Kalın bağırsaklarda ise, sadece su, glikoz ve bazı tuzlar
emilmektedir. Kadının ferci ile sindirim sistemleri arasında ise bir bağlantı
bulunmamaktadır.
Bu itibarla kadınların fercinden kullanılan fitiller,
orucu bozmaz. Makattan kullanılan fitiller ise, her ne kadar sindirim sistemine
dahil olmakta ise de, sindirim ince bağırsaklarda tamamlandığı, fitillerde gıda
verme özelliği bulunmadığı ve makattan fitil almak yemek ve içmek anlamına
gelmediği için, orucu bozmaz.
Lavman yaptırmak konusunda ise, iki durum
söz konusudur; kalın bağırsaklarda su, glikoz ve bazı tuzlar emildiği için, gıda
içeren sıvının bağırsaklara verilmesi veya orucu bozacak kadar su emilecek
şekilde verilen suyun bağırsakta kalması durumunda oruç bozulur. Ancak, suyun
bağırsaklara verilmesinden sonra bekletilmeyip bağırsakların hemen temizlenmesi
durumunda, verilen su ile birlikte bağırsaklarda bulunan dışkının dışarıya
çıkarıldığı ve bu esnada emilen su da, çok az olduğu için oruç
bozulmaz.
j) İğne yaptırmak, hastaya serum ve kan vermek
İğnenin
orucu bozup bozmayacağı, kullanılış amacına göre değerlendirilebilir. Ağrıyı
dindirmek, tedavi etmek, vücudun direncini artırmak, gıda vermek gibi amaçlarla
enjeksiyon yapılmaktadır. Gıda ve keyif verici olmayan enjeksiyonlar, yemek ve
içmek anlamına gelmediklerinden orucu bozmazlar. Ancak gıda ve/veya keyif verici
enjeksiyonlar orucu bozar. Hastaya serum veya kan verilmesi de, aynı hükme
tabidir.
k) Diyaliz
Böbrek yetmezliği hastalarına uygulanan
diyaliz, periton diyalizi, hemodiyaliz olmak üzere iki çeşittir.
Periton
diyalizi, karın boşluğuna verilen özel bir solüsyon aracılığı ile, hastanın
kendi karın zarı kullanılarak kanın zararlı maddelerden arındırılması ve sıvı
dengesinin sağlanması işlemidir. Hemodiyaliz ise, kanın vücut dışında bir makina
yardımı ile temizlenip vücuda geri verilmesi işlemidir. Kan bir iğne aracılığı
ile hastanın kolundan alınır. Hemodiyaliz makinası, diyalizör denen bir
filtreden kanı sürekli geçirerek zararlı maddeleri ve fazla suyu filtre eder.
Filtre edilen temiz kan ikinci bir iğne ile hastanın damarına geri verilir. Bu
işlem yapılırken bazen, gıda içerikli sıvı verilmesi gerekmektedir.
Buna göre
hastaya herhangi bir sıvı maddesi verilmeden gerçekleştirilen hemodiyalizde oruç
bozulmaz. Diğer diyaliz çeşitlerinde ise, vücuda gıda içerikli sıvı verildiği
için oruç bozulur.
l) Anjiyo yaptırmak
Halk arasında anjiyo
olarak bilinen operasyon, teşhise yönelik (anjiyografi) ve tedaviye yönelik
olarak uygulanmaktadır. Anjiyografi vücut damarlarının görüntülenmesi demektir.
Damar içine damarların görünür hale gelmesini sağlayan ve kontrast madde olarak
tanımlanan ilaç verilerek, anjiyogram adı verilen filmler elde edilir.
Anjiyografi sayesinde organları besleyen damarlar görüntülenerek damar
hastalıkları veya bu damarlardan beslenen organlara ait tanı koydurucu bilgiler
edinilir. Tedaviye yönelik olarak uygulanan anjiyonun klasik yöntemi
anjiyoplastidir. Bu ise, dar veya tam tıkalı damarların balon ya da stent
denilen özel araçlarla tekrar açılması için yapılır.
Bu bilgiler ışığında
gerek anjiyografi, gerekse anjiyoplasti operasyonlarında yemek ve içmek anlamı
bulunmadığından, oruç bozulmaz.
m) Biyopsi yaptırmak
Tahlil
amacıyla vücudun herhangi bir organından parça alınması (biyopsi), orucu
bozmaz.
n) Kan vermek
Kan vermenin orucu bozup bozmayacağı
konusunda, Hz. Peygamber'den rivayet edilen "Hacamat yapanın ve yaptıranın orucu
bozulur." (Ebû Davûd, Sıyam, 28) hadisinden hareketle bazı İslâm bilginleri kan
vermekle orucun bozulacağını söylemişlerdir. Din bilginlerinin çoğunluğu ise,
Hz. Peygamber'in oruçlu iken hacamat olduğuna dair rivayeti (Buhârî, Savm, 32;
Ebû Dâvûd, Sıyam, 29) esas alarak kan vermenin orucu bozmayacağını
söylemişlerdir.
Bu iki hadis ve diğer rivayetler birlikte
değerlendirildiğinde, "Hacamat yapanın ve yaptıranın orucu bozulur." hadisinin
"hacamat yapanın ve yaptıranın orucu bozulma tehlikesiyle karşı karşıyadır."
şeklinde anlaşılmalıdır. Zira hacamat yapan kişi emerek kanı aldığı için
boğazına kan kaçma ihtimali, hacamat yaptıranın ise zayıf düşeceğinden yeme içme
zorunda kalma ihtimali bulunmaktadır. Nitekim Enes b. Malik de, hacamat
yaptırmanın oruçluyu zayıf düşüreceğinden dolayı hoş karşılanmadığını
söylemiştir (Buhârî, Savm, 32).
Bu itibarla, oruçlu iken kan vermek orucu
bozmaz.
o) Merhem ve ilaçlı bant
Deri üzerindeki gözenekler ve
deri altındaki kılcal damarlar yoluyla vücuda sürülen yağ, merhem ve benzeri
şeyler emilerek kana karışmaktadır. Ancak cildin bu emişi, çok az ve yavaş
olmaktadır. Diğer taraftan bu yeme içme anlamına da gelmemektedir. Bu itibarla,
deri üzerine sürülen merhem, yapıştırılan ilaçlı bantlar orucu bozmaz.
Sonuç
olarak;
a)Dinimiz, hasta olan ve tedavi sürecinde bulunan kişilerin oruç
tutmamalarına ruhsat vermektedir. Bu nedenle, tedavisi devam eden kişiler,
sağlıklarına kavuşup, tedavileri tamamlanıncaya kadar oruçlarını
erteleyebilirler. Bununla birlikte, Ramazan ayında herkesle birlikte oruca devam
etmeyi arzu ediyorlar ve oruç tutmalarına başka bir engelleri de bulunmuyorsa,
muayene ve tedavilerini iftardan sonra yaptırmalarının önerilmesinin uygun
olduğuna,
b) Astım hastalarının kullandığı spreyin; göz, kulak ve burun
damlasının; kulak zarında delik bulunmayanların kulak yıkatmasının; dil altı
kullanmanın; idrar kanalını görüntülemenin, idrar kanalına ilaç akıtmanın; su,
yağ ve benzeri gıda özelliği taşıyan başka bir maddenin vücuda girmemesi
kaydıyla endoskopi, kolonoskopi yaptırmanın; makat veya ferçten ultrason
çektirmenin; lokal anestezi uygulamanın; makattan ve ferçten fitil kullanmanın;
suyun bağırsaklara verilmesinden sonra bekletilmeyip bağırsakların hemen
temizlenmesi kaydıyla lavman yaptırmanın; hastaya herhangi bir sıvı maddesi
verilmeden hemodiyaliz yaptırmanın; gıda ve keyif verici olmayan enjeksiyon
yaptırmanın; anjiyo, biyopsi yaptırmanın, kan vermenin, merhem sürmenin, vücuda
ilaçlı bant yapıştırmanın orucu bozmayacağına,
c) Gıda ve keyif verici
enjeksiyon yaptırmanın; gıda içerikli sıvıların bağırsaklara verilmesinin veya
orucu bozacak kadar su emilecek şekilde lavman yaptırmanın; su, yağ ve benzeri
gıda özelliği taşıyan başka bir maddenin vücuda girmesi durumunda endoskopi,
kolonoskopi yaptırmanın; bölgesel ve genel anestezinin; kulak zarı delik olup,
orucu bozacak kadar su mideye ulaşacak şekilde kulak yıkatmanın, periton diyaliz
ve damara serum verilerek yapılan hemodiyalizin orucu bozacağına,