II. Uluslar Arası Dini Yayınlar Kongresi Sonuç Bildirgesi

 
10.11.2004
Diyanet İşleri Başkanlığınca ilki, 31 Ekim-02 Kasım 2003 tarihleri arasında düzenlenen ve geleneksel hâle getirilmesi kararlaştırılan “Dinî Yayınlar Kongresi”nin ikincisi, “Sesli ve Görüntülü Dinî Yayıncılık” konusunu uluslar arası nitelikte ele almak üzere 05-07 Kasım 2004 tarihleri arasında Ankara’da gerçekleştirilmiştir.

Başta RTÜK ve TRT’den olmak üzere, yurt içinden 48, yurt dışından 14 bilim adamı, araştırmacı, resmî ve özel yayıncı, yapımcı, yönetmen, rejisör gibi katılımcıların iştirakiyle üç gün süreyle; Türkiye’de Sesli ve Görüntülü Dinî Yayıncılığa Genel Bakış, Dinî İçerikli Film, Drama ve Diziler, Dinî İçerikli Yayınlar (Sır Dizileri, Çizgi Film ve Radyo), Sesli ve Görüntülü Medyada İslâm ve Müslüman İmajı, 11 Eylül Sonrası Amerikan Sesli, Görüntülü Medyasında Müslüman ve İslâm İmajı, TV’de Dinî Programlar, Yurt Dışında Radyo ve Televizyonlarda Dinî Yayınlar ile Sesli ve Görüntülü Dinî Yayınların Geleceği konuları ele alınmıştır. Kongre sonucunda aşağıda belirtilen konular karara bağlanmıştır:

1. Toplumu din konusunda aydınlatma görevi, 22.06.1965 tarih ve 633 sayılı Kanunla Diyanet İşleri Başkanlığına verilmiştir. Bu görevin cami içi hizmetler ve basılı yayınlarla sınırlı kalınarak yürütülemeyeceği, bu konuda başta sesli ve görüntülü yayın vasıtaları olmak üzere bütün kitle iletişim araçlarından yararlanılması gerektiği kaçınılmazdır. Toplumun din konusundaki beklentilerine sağlıklı cevap verebilmek amacıyla sesli ve görüntülü yayınlarla günümüz şartlarında en üst seviyede din hizmeti verilebilmesi için ülkemizin bilim ve sanat çevreleri ve ilgili diğer kurumlarla iş birliği yapılarak günümüz insanının ihtiyaçlarına gereği gibi cevap verecek çağdaş ve etkin bir yayın politikası belirlenmelidir. Bu amaçla, iş birliği öngörülen ilgililerle belirli aralıklarla istişare ve çalışma toplantıları düzenlenmelidir.
2. Sesli ve görüntülü yayınlarda din; içinde yaşadığımız toplumu ortak idealler etrafında birleştiren, aile yapısını koruyan, toplumu huzura götüren yönüyle ele alınmalıdır. Dinin bireysel yönünün yanı sıra toplumsal ve evrensel yönünün de vurgulanmasına önem verilmelidir. Bu yapılırken didaktik anlatıma dayalı programlar yerine, hayatın içinde ve tabiî akışında var olan din, günümüz insanına hitap edecek seviyede bir dil ve üslûpla, Kur’an-ı Kerim ve Sahih Sünneti esas alan, tarihî ve kültürel değerlerimizi kucaklayan, millî birlik ve beraberliğimizi sağlayan bir anlayışla işlenmelidir.
3. Sesli ve görüntülü dinî yayınlarda, ülkemizin ilâhiyat, iletişim ve sanat alanlarındaki birikimi ile TRT ve özel kanalların deneyimleri bir araya getirilerek, yurt içi ve yurt dışındaki vatandaşlarımıza yönelik uygun yayın politikaları belirlenmelidir. Bu yapılırken, telif hakları hususunda da gereken hassasiyet gösterilmelidir.
4. Çeşitli televizyon kanallarında dinî ve bilimsel temellere dayanmayan, üzerinde toplumsal kabul oluşmamış birtakım ihtilâflı dinî konular içeren tartışma programlarına yer verilmesi, söz konusu programların genellikle ehil olmayan kişilerle yapılması toplum üzerinde faydadan çok zarar verici sonuçlar doğurmaktadır. Bunun önlenebilmesi için Türkiye’nin ilâhiyat birikimi ile Diyanet İşleri Başkanlığının tecrübelerinden yararlanılması ve iş birliğine gidilmesi zorunluluk arz etmektedir.
5. Sesli ve görüntülü yayıncılığın sınır tanımaz gücü, dünyayı küresel bir köy hâline getirmiştir. Bu itibarla yapılacak dinî yayınlarda diğer din ve kültürlerin göz ardı edilmemesi, dinlerin bir yarış ortamına çekilmemesi, bir dinîn hakikatlerini anlatırken başka bir dini kötüleme yoluna gidilmemesi önem arz etmektedir. Din konusunda bilgi verirken imaj, reklâm, propaganda ve benzeri vasıtalarla taraftar edinme yollarına başvurulmamalıdır.
6. Diyanet İşleri Başkanlığı, yarım yüzyıldan beri Dinî ve Ahlâkî Musahabeler, İnanç Dünyası ve Diyanet Saati gibi programlarla TRT ile işbirliği içerisinde hareket etmekte, hazırlamış olduğu sesli ve görüntülü eserlerle diğer yayın kuruluşlarına hizmet sunmaktadır. Ancak 1997 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı ile TRT Genel Müdürlüğü arasında imzalanan ve bugün için yetersiz olan protokol, günümüz ihtiyaçları göz önünde bulundurularak yeniden hazırlanmalı; ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığınca daha etkin bir dinî yayın hizmeti verilebilmesi amacıyla müstakil bir televizyon kanalı tahsisi için altyapı çalışmalarına başlanmalıdır.
7. Yıllardan beri Hollywood filmlerinin büyük bir kısmında din adamları saygın, kültürlü ve uzlaştırıcı bir tiplemeyle karşımıza çıkarken Türk sinemasında kaba, gerici, yobaz, hurafelerle örülmüş, toplumun ahlâkî ve estetik değerlerini hiçe sayan bir din adamı imajının oluşturulması, toplumda saygı duyulan imajının aşındırılmasına yol açmakta; dolayısıyla din adamına karşı takınılacak tavrın dine de olumsuz yaklaşmaya dönüşmesine sebep olmaktadır. Bu itibarla Millî Mücadele konulu filmlerde, din adamlarının düşmanla işbirliği yapan vatan haini insanlar olarak gösterilmesi, bazı bölgelerimizde yaşanan kadının ezilmişliği, törelerden kaynaklanan birtakım trajik durumların İslâm’ın gereğiymiş gibi filmlerde yansıtılması; dinin, çağdaşlığın karşıtı bir sunumla verilip din adamlarının da bilim ve sanata karşı çıkan, gerici, yobaz, üfürükçü olarak takdimi asla kabul edilemez.
8. Bundan sonra yapılacak filmlerde, zihinlerde mevcut kötü imajın silinerek, din adamının toplumla barışık, hayatın her safhasında halkla iç içe olan, onların sorunlarıyla yakından ilgilenen; bilgili, görgülü, kültürlü ve saygın, sosyo-kültürel ve sosyo-psikolojik yardım hizmetlerindeki fonksiyonel kişiliği gözler önüne serilmeli, dinî mesajlar daima çağın, yaşadığımız tabiî hayatın içinden olmalıdır. Bu itibarla din görevlisini doğru bir şekilde filme aktaracak senaristlerin, cami eksenli din hizmetleri gibi araştırmalardan haberdar olması ve kendilerinin de bu konuda yeterli gözlemler yapması gerekmektedir.
9. 11 Eylül 2001’de ABD’de meydana gelen ve herkesi derinden etkileyen terör olaylarının ardından, başta ABD ve AB ülkeleri olmak üzere bütün dünya kamuoyunda İslâm ve Müslüman imajına dönük yıpratıcı propagandalar devam etmektedir. Hatta bu propagandalar batıda “İslâm korkusu” (Islam phobia) denilen bir durumu ortaya çıkarmıştır. Yapılacak yayınlarda sadece din konusunda doğru bilgiler verilmekle yetinilmemeli, söz konusu durumu ortaya çıkaran yanlış bilgiler tashih edilerek olumsuz imajın ortadan kaldırılmasına çalışılmalıdır. Bu amaçla Diyanet İşleri Başkanlığı, çeşitli kurum ve kuruluşların desteğini de yanına alarak dünya kamuoyunda oluşturulmak istenen bu olumsuz imajı düzeltmek; İslâm’ın evrensel mesajını tarihten süzülüp gelen kültürel değerlerini yeni bir biçimde sunmak amacıyla müşterek çalışmalara öncülük etmelidir.
10. Sesli ve görüntülü dinî yayıncılık alanında günümüz insanının ihtiyaçlarını karşılayıcı nitelikte ve estetik değeri yüksek eserlerin üretilebilmesi amacıyla değişik İletişim Fakültelerinde İslâm ve din adamı imgesi vb. konulu çalışmalara yer verilmesi sağlanmalı, dinî film senaryoları dalında yarışmalar düzenlenmeli, bu yarışmalar sonucunda ödüller verilmeli, kazanan projelerin filme aktarılabilmesi için gerekli finansman temin edilmeli, periyodik olarak ulusal ve uluslar arası dinî film festivalleri düzenlenmeli, bu şekilde din konulu sinema filmleri için zengin bir materyal elde edilme yoluna gidilmelidir. Bu hususta TRT ve Diyanet İşleri Başkanlığı işbirliği içinde olmalıdır.
11. Dinî senaryolarda büyük ölçüde kötülüklerin yerine iyiliklerin vurgulanması pedagojik açıdan daha uygun olacaktır. Didaktik anlatımlar filmi sıkıcı hâle getireceğinden, gündelik hayatın çeşitli alanları konu edinilerek filme zenginlik kazandırılmalıdır. Böylece bu filmlerdeki tekdüzelik, sosyal hayattan kopukluk ve izlenme sıkıcılığı büyük ölçüde giderilmiş olacaktır.
12. Son yıllarda ilgi gösterilen ve çoğunlukla gerçek hayattan kesitlerin sıra dışı öykülerle anlatıldığı sır dizileri; yer yer dinî ilkeleri göz ardı eden pasif dindarlık anlayışını beraberinde getirmektedir. Bu diziler, insanları mucize, keramet gibi beklentilere sokmakta, Sünnetullah dediğimiz kuralların geçerli olduğu bir dünyanın dışında olağanüstü tesadüflere şartlandırmaktadır. Bu dizilerin yapımcıları, yukarıdaki hususları göz önünde bulundurmalı; şiddet içerikli ve ürkütücü söylem ve sahnelere yer vermemeli, büyük ölçüde çocuk ve ailenin ıslahına yönelik eğitici-öğretici mesajlar vermeye özen göstermelidir.
13. Çocuklara ve geniş kitlelere etkisi göz önünde bulundurulduğunda, çizgi filmlerin dinî yayıncılıkta ağırlıklı bir yeri olduğu anlaşılmaktadır. Önemli konuların basit çizimlerle, düşük bütçelerle ve özensizce ele alınması beklenen tesirin oluşmaması sonucunu doğurmaktadır. Bu itibarla Dinî konular içeren çizgi filmlere ayrı bir özen gösterilmeli, bu tür filmlerde kalite daima standartların üstünde tutulmalıdır. Bu işe gönül vermiş özel televizyon kuruluşlarının yanında, başta TRT olmak üzere, RTÜK, Milli Eğitim Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı ile devletin diğer kurumlarının kaliteli çizgi film üretimine destek vermeleri bu alanda daha güzel ürünlerin ortaya çıkmasını sağlayacaktır. Bu amaçla ortak bir üretim merkezi kurulması için gerekli çalışmalar başlatılmalıdır.
14. Çağımızda her geçen gün internet kullanımının arttığı görülmektedir. Bu da dinî yayıncılık açısından konu üzerinde hassasiyetle durulmasını gerektirmektedir. Bu sebeple Diyanet İşleri Başkanlığının mevcut web sitesi, başta muhteva olmak üzere içerik, tasarım, ses, görüntü ve efekt bakımından zenginleştirilmeli; ayrıca sitenin, Arapça ve batı dilleri versiyonu da yayınlanmalıdır.
15. Yerel radyo ve televizyonların da sesli ve görüntülü dinî yayıncılık alanında önemli hizmetler yaptığı bilinmektedir. Ancak bu kuruluşların dini konularla ilgili olarak daha nitelikli yayın hizmeti sunabilmeleri için Müftülüklerle ve İlâhiyat Fakülteleriyle işbirliği yapmaları kaçınılmazdır.