1. İslâm tarihinde çok sayıda itikadî ve fıkhî
mezheplerin, ekol ve anlayışların, özgün yorum ve dini tezahürlerin ortaya
çıktığı bir vakıadır. İslâm medeniyetinde, aynı kökten yetişen bu farklı dallar
tarihsel süreç içersinde varlığını sürdürmüş, ötekileştirici ve dışlayıcı bir
tutuma maruz kalmamışlardır. Bu durum, İslâm’ın dinî düşünce alanında sağladığı
özgürlük ortamını ve tevarüs ettiğimiz kültürel çeşitlilik ve zenginliği ifade
etmektedir. Bu zenginlik, fiilî bir gerçeklik olarak kabul edilmeli ve çatışma
aracı yapılmamalıdır.
2. Geride bıraktığımız birkaç yüzyılda İslâm
coğrafyasında yaşanan çok boyutlu toplumsal travmaların ardında sömürge,
istila, istibdat ve işgal gibi dâhili ve harici etkenlerin yattığı
bilinmektedir. Bunda pozitivist eğitim anlayışının ve ideolojik düşünme
biçimlerinin meydana getirdiği zihniyet yapılarının da payı olduğu inkar
edilemez. Günümüzdeki kendi geleneğine yabancı yeni dinî anlayışların tahripkâr
bir karaktere bürünmesinde bütün bu saikler rol oynamaktadır. Bu sebepler, çok
yönlü tahlil edilerek gelecek kuşakların daha bilinçli hale gelmesi yönünde
çalışmalar yapılmalıdır.
3. Çağımızda dini görünümlü baskı, şiddet ve
vahşet üreten, dinî duyguları istismar eden, hakikati sadece kendinde gören,
hedefine ulaşmak için her yolu mübah sayan, dinî hizmetleri güç devşirmeye ve
çıkar sağlamaya matuf bir araca dönüştüren, dinî değerleri hiçe sayarak
pragmatist tutumu esas alan ve bütün Müslümanları derinden yaralayan bu tutum
ve davranışlara karşı toplumsal bir bilinç geliştirilmeli ve bunun gereği
olarak insan yetiştirme süreç ve mekanizmaları yeniden gözden geçirilmelidir.
4. Kur’an ve Sünnetin anlaşılması ve dinin pratik
hayatta yaşanmasıyla ilgili yöntem tartışmaları hep var olagelmiştir.
Mezheplerin oluşum çağlarından sonra, hakikatin geçmişte belirlendiğinden
ibaret olduğu zannedilmiş; Selefin kendi dönem ve şartlarını yorumlama ve
karşılaştığı problemleri çözüme kavuşturma çabası içinde olduğu, dolayısıyla
temel dini metinlerin anlaşılmasında her zamanın kendi şart ve ihtiyaçlarının
da etkili olduğu gerçeği göz ardı edilmiştir. Bu dar yaklaşım, modern hayatla,
modern bilim ve zihniyetle bir hesaplaşmaya girişmeksizin dinî bilgiyi önceki
asırlardaki çözümlerle sınırlandırarak dini, fer’î çözümlerden ibaret donmuş
bir hayat tarzına hapsetmektedir. Bu anlayış sahipleri, kendi hakikatlerine ve
dinî anlayışlarına inanmayanları, İslâm’ın ana yolunun tarih boyunca prensibi
olan “Ehl-i kıble tekfir edilmez.” düsturunu yok sayarak kolaylıkla tekfir etme
cihetine gitmektedir. Bunlara göre doğrudan nasslara başvurmak yerine, fıkhî
konularda farklı metot takip ederek oluşan mezhepler ve tarih boyunca medeniyet
üreten bütün düşünce okulları bidat; irfan geleneğimizin dinî tecrübesini
temsil eden maneviyat mektepleri de dalalet odağıdır. Bu tür çarpık
anlayışların yaygınlaşmaması ve samimi dindarların zihinlerinin
bulandırılmaması için çok yönlü bilgilendirme çalışmaları yapılmalıdır.
5. İrfanî gelenek olarak da dillendirilen dinî
yaklaşım ve tecrübelerin, Kur’an ve Sünnet ölçüleri içerisinde kaldığı müddetçe
kişinin manevi bakımdan gelişimini sağladığı söylenebilir. Ancak bu tecrübenin,
kişisel ve sübjektif olduğu ve herkesi bağlamayacağı açıktır. Zira bu tecrübe,
İslâm’ın doğru ve açık bilgisinden koptuğu takdirde indi mülahazaya evrilmekte,
eğitim ve pedagoji açısından da kolay bir istismar alanına dönüşmektedir.
Bilhassa tasavvufî düşüncenin kurumsallaşmasıyla oluşan bazı yapılar, zaman
zaman etki alanlarını güçlendirme adına pragmatizme kayabilmekte ve
varlıklarının devamı için dünyevî kaygılarla hareket edebilmekte, kurumsal güç
ve çıkar güdüsü bireyin manevi tezkiyesinin önüne geçebilmektedir. Bu bakımdan
istismarların önlenebilmesi için toplumsal bilinç ve farkındalığın artırılması
yönünde çalışmalar yapılmalıdır.
6. Bütün dünyayı kurtarma iddiasıyla ortaya çıkan
ve mega idealler peşinde koşarak özel bir misyon edasıyla hareket eden dinî
yapılar, modern zamanların ürettiği karakteristik yapılardır. Bu tarz
yapıların, özellikle sömürgecilik döneminden itibaren başlayan ve günümüzde de
yeni biçimlere evrilen, etkili kilise yapıları olduğu da bilinen bir gerçektir.
Başlangıçta dini karizmatik kişiler etrafında şekillenen bu kabil hareketler,
zamanla kendi içinde hiyerarşik bir yapıya, bir söyleme ve misyona
dönüşmektedir. Dinî referansların ve başta peygamberler olmak üzere tarihte
temayüz etmiş dinî şahsiyetlerin anlatıları, bu tür yapılarda bağlılarını
motive etmek için maniplasyon aracı olarak kullanılmaktadır. Kendilerinin
dışındaki hareket ve oluşumlara karşı mücadelede her yolun mubah sayıldığı bu
yapılar, her türlü ortama uyum sağlamaya ve gizliliğe büyük önem vermektedir.
Şahıs merkezli bu hareketlerde körü körüne itaat kültürüyle iradeler teslim
alınabilmektedir. Toplumun ahengini bozan ve ferdin bireysel sorumluluğunu ortadan
kaldıran bu tür akımlara karşı toplumsal bilincin artırılması ve farkındalık
oluşturulması için başta Din İşleri Yüksek Kurulu olmak üzere dinî ve ilmî
merciler, daha etkin sorumluluk üstlenmelidir.
7. İslâm’ın, ahlâk, haklar ve özgürlükler bağlamında
ve inançlara saygı ekseninde sosyo-politik bir yönü ve içeriği olduğu açıktır.
Ancak İslâm, bir ideolojiye yahut sosyal mühendislik içeren bir politik projeye
indirgenemeyecek kadar yücedir. Önüne İslâm veya İslâmî nitelemesi eklenerek de
olsa pragmatist, makyavelist ve hedefe varmak için her yola başvuran bir tavır
İslâm’la bağdaşmaz. Modern zamanlarda demokrasi zemininde yeni birtakım siyasi,
ideolojik teori ve arayışlar ortaya çıkmıştır. Aynı şekilde modern zamanlarda
İslâm dünyasında din-siyaset ilişkisine dair tartışmalar, kendi tarihsel
sürekliliğinden kopmadan çağın gereklerini karşılayabilen kuramsal bir
bütünlüğe de kavuşturulamamıştır. Bir din olarak İslâm, insanın dünya ve ahiret
mutluluğunu, toplumsal yönetim biçimi olarak siyaset de toplumsal barışı ve
sosyal refahı esas alır. Beşerî zaafları bünyesinde barındıran siyasî
programları İslâm’la özdeşleştirmek, İslâmî hakikatlerin zedelenmesine ve
yıpranmasına neden olabilir. Dolayısıyla İslâm’ın her zaman ve zeminde herkesi
kuşatan ve herkese çok yönlü ilham veren çağrısını ulaştırmak için
anlaşılabilir güncel bir dille tebliğ ve irşad faaliyetlerine ağırlık
verilmelidir.
8. İslâm coğrafyasında çatışmaları durdurmak,
barış ve sükûneti sağlamak, Müslümanlar arasında kardeşliği korumak ve İslam
beldelerinde huzur ve esenlik ortamını sürdürmek için Diyanet İşleri
Başkanlığının girişimleriyle başlatılan “Barış, İtidal ve Sağduyu İnisiyatifi”
gibi platformların kalıcı ve etkin hale gelmesi sağlanmalı, bu yönde İslâm
ülkelerindeki dini kurum ve kuruluşlarla işbirliği ve ilişkiler
geliştirilmelidir.
9. Başta Avrupa olmak üzere Batı dünyasında
hastalıklı bir tutum olarak seslendirilen İslamofobia ve onun tetiklediği İslâm
karşıtı tutumlar, bugün, topyekûn dünya barışına ve selametine gölge düşürmektedir.
Bir endüstri hâline getirilen İslamofobia, kültürel bir yanılsamadır ve
haddizatında bir insanlık ayıbıdır. İslâm başta olmak üzere dinlerin
mukeddesatına yapılan hakaret, tezyif ve tahkir girişimleri birer nefret suçu
olarak nitelenmeli, bu hususta çatışmayı değil, çözümü esas alan çaba ve
gayretler teşvik edilmelidir.
10. Başta İslâm dünyası olmak üzere dünyanın belli
başlı bölgelerinde cereyan eden dinî hadise ve oluşumları anlamak ve
doğurdukları sonuçları sağlıklı değerlendirebilmek için bilimsel bilgi
üretimine duyulan ihtiyaç aşikârdır. Bu amaçla din ve toplum kavramları
ekseninde bir bilgi yönetim merkezi kurulmalıdır. Bu merkez genelde din, özelde
İslâm ve İslâm’ın tarihî süreçte toplum üzerindeki etkisiyle ilgili akademik ve
bilimsel araştırmalar yapar, yaptırır ve bu konularla ilgili bilgi ve
dokümantasyon merkezi oluşturur. Türkiye ve dünyadaki değişim ve
gelişmeleri dikkate alarak, bir din, kültür ve medeniyet olarak İslâm’ın
günümüzde oluşturduğu etki ve din eksenli güncel sorunlar üzerinde sosyal
araştırmalar yapar ve yaptırır, ulaşılan sonuçları, ilgili kamuoyu, kurum ve
kuruluşlarla paylaşarak çözüm seçeneklerinin oluşmasına katkıda bulunur. Bu
amaçlar doğrultusunda akademik, eğitsel ve sanatsal çalışmaları yürütür.
İslâm’ın, gerek İslâm ülkelerindeki ve gerekse diğer ülkelerdeki tezahürlerini,
tarihte ve günümüzde karşılaştığı ve etkileştiği diğer din, kültür ve
medeniyetleri araştırır, bu konularla ilgili işbirliği ve bilgi alışverişi
yapmak amacıyla ortak platformlar oluşturur. Gerek bölgemizde gerekse dünyada
dinle ilgili gerginlik ve kriz durumlarının analiz ve değerlendirilmesi ile
ilgili çalışmalar yürütür. Ayrıca bu merkez Diyanet İşleri Başkanlığının bilgi
eksenli politikalarına veri hazırlamak ve bu veriler doğrultusunda hizmet
standartlarını yükseltmek, gelişen şartlara göre kurumun yenilenmesine imkân
sağlamak, kaynaklarını verimli kullanmak ve hizmetlerini etkin kılmak için de
stratejiler geliştirir.
11. Araştırma ve geliştirme faaliyetlerine büyük
önem veren günümüz dünyasında bilimsel rekabet ve bilgi üretimi için teknik
altyapı kaçınılmazdır. Bu çerçevede akademisyen ve araştırmacıların klasik
İslâmî literatüre ve İslâm medeniyetini var eden temel kaynaklara ulaşmasını
sağlamak, fakültelerin kütüphanelerini zenginleştirmek ve elektronik ortamda
zengin bir kaynak oluşturmak üzere Diyanet İşleri Başkanlığınca bilgi
altyapısını dünya standartlarına taşıyacak tedbirler alınması elzemdir. Bu
itibarla Ankara’da uluslararası referans değeri olan ve bilgi merkezleri ile irtibatlı
bir kütüphane ve dökümantasyon merkezi kurulmalıdır.
12. İslâm medeniyetinin kadim temel yapı ve
özelliklerini bugünün dünyasında yeniden hayata geçirmek ve inanç, bilgi ve
hikmet alanındaki kayıpları telafi etmek üzere uluslararası düzeyde dini
yükseköğrenim vermek amacıyla kurulması düşünülen üniversitenin geleneksel ve
modern bu kabil yapılanmaların zaaf ve eksikliklerini aşacak biçimde
planlanması önem arz etmektedir. Bu üniversitenin bilgiyi dini ve gayr-i dinî
diyerek bölmeyen, insani ve toplumsal gerçeklikleri dikkate alan, geleneksel
bilgi mirasıyla günümüz olgusunu birlikte değerlendiren, bilgi ve bilim üreten
bir anlayışı esas alması kaçınılmazdır.
13. Diyanet İşleri Başkanlığı personelinin mesleki
formasyon ve yeterliliği örgün eğitim ve yükseköğretim programlarıyla
sağlanmalı ve kazandırılmalıdır. Dini Yüksek İhtisas Merkezleri, akademik
standartlara kavuşturularak Diyanet İşleri Başkanlığının ihtiyaç duyduğu hizmet
alanlarına uygun biçimde mütehassıs yetiştirecek şekilde yeniden düzenlenmelidir.
Bu çerçevede Dinî Yüksek İhtisas Merkezleri, vaaz ve irşad hizmetleri, yurt
dışı din hizmetleri, kıraat ve dinî musiki ve idari hizmetler gibi ihtisas
alanlarına göre yeniden yapılandırılmalıdır.
14. Ülkemizde din eğitimi veren paydaş kurumlar
olarak, Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü, Diyanet İşleri
Başkanlığı ve yüksek öğretim kurumları, program düzenleme ve uygulamalarında
eşgüdüm içerisinde olmalıdır. Bu çerçevede İmam-Hatip Liselerindeki öğrencilere
yönelik gerek mesleki uygulamaların yeterliliğinin gerekse dil becerilerinin
artırılması amacıyla Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı, Diyanet İşleri
Başkanlığı, Türkiye Diyanet Vakfı Genel Müdürlüğü ile Din Öğretimi Genel
Müdürlüğü arasındaki işbirliği artırılmalıdır.
15. Dinî yükseköğretim yapan kurumların ve programlarının,
Diyanet İşleri Başkanlığının personel yeterliklerini ve istihdam alanlarını
dikkate alarak yeniden değerlendirilmesi hususu daha fazla ertelenemeyecek bir
konudur. Yüksek din öğretimi yapan fakültelerin sayılarının hızla artması,
eğitim kadrolarının niteliği sorunu, birçok fakültede ikinci öğretimin
yapılması, yüksek din öğretimindeki eğitim kalitesini düşürmekte, bu da söz
konusu sorunlara dair çözümler üretilmesini zorunlu kılmaktadır. Bu çerçevede ilahiyat
uzaktan eğitim programlarının (İÖP ve İLİTAM) işlevselliği, hedef ve amaçları
gözden geçirilmelidir.
16. Diyanet İşleri Başkanlığına insan kaynağı
sunan İmam-Hatip Liselerinin ve yüksek din öğretimi yapan fakültelerin programları
oluşturulurken Başkanlığın ihtiyaçları ve personel yeterlikleri de dikkate
alınmalıdır.
17. İlahiyat Fakültelerinde öğrencilere yönelik
olarak, din hizmetleri, dini danışmanlık, manevi bakım vb. alanlara dönük bilgi
ve becerilerini geliştirecek sertifika programları düzenlenmelidir. Diyanet
İşleri Başkanlığı, personel alım ve atamalarında bu sertifikaları dikkate
almalıdır.
18. İlahiyat Fakültesi öğrencilerinin mesleki
bilgi, beceri ve özgüvenlerini geliştirmek, teorik bilgilerin tatbikatı için
fırsat oluşturmak, din görevlilerinin mesleki rehberliğinden yararlanmak
amacıyla ilahiyat öğrencilerinin camilerde ve Kur’an kurslarında din eğitimi ve
hizmetleri ile ilgili staj yapmaları ve yaz Kur’an kurslarında stajyer öğretici
olarak görevlendirilmeleri sağlanmalıdır.
19. Diyanet İşleri Başkanlığının irşad ve yaygın
din eğitimindeki hedeflerini gözden geçirmesi, din eğitimi hizmeti sunan her
birimin sunduğu hizmete yönelik ihtiyaç analizleri yapması ve bunların
sonuçlarına göre uygun amaçları belirlemesi ve geliştirmesi, bu tür alanlardaki
hizmetlere cevap verebilecek farklı bilgi, beceri ve yetkinlikte din hizmetleri
personeli yetiştirilmesi konusunda çabalarını sürdürmesi kaçınılmazdır.
20. Yaygın Din Eğitimi hizmetleri, Kur’an Kursu
sisteminin yanında toplumun farklı düzeydeki ihtiyaç ve taleplerini de dikkate
alarak çeşitlendirilmelidir. Genç kuşakları anlayan, onlarla sağlıklı iletişime
girebilen bir kültürel atmosfer içerisinde gençlere dini eğitim imkânları
sunulmalıdır. Bu bağlamda paydaş kurumlarla ve sivil yapılarla Diyanet İşleri
Başkanlığı, ortak projeler üreterek din hizmetleri ve eğitiminin yanında başta
uyuşturucu olmak üzere kötü alışkanlıklara yönelik önleyici çalışmaların
içerisinde olunmalıdır.
21. Yaygın din eğitimi kapsamında değerlendirilen
geleneksel dinî eğitim veren yapılar, Diyanet İşleri Başkanlığının himaye ve
rehberliğinde varlığını sürdürmelidir.
22. Dinî hizmetler, toplumun tüm kesimlerini içine
alacak şekilde yeniden yapılandırılmalı; sadece ibadet ve cenaze hizmetlerini
değil, aynı zamanda çocuğuyla, genciyle, kadınıyla, yaşlısıyla, zenginiyle,
fakiriyle, hastasıyla, engellisiyle, mahkûmuyla, sokağa terk edilenleriyle
hayatın tamamını kuşatacak şekilde sosyal ve kültürel içerikli din
hizmetlerinin yaygınlaştırılması yönünde düzenlenmelidir. Bu hizmetlerin sosyal
dokumuzu kuvvetlendirmede ve dinin toplumsal birliğimizi sağlamadaki
fonksiyonunu artıracağı göz ardı edilmemelidir.
23. Küresel ölçekte hizmet sunan ve
uluslararası bir kurum haline gelen Diyanet İşleri Başkanlığının televizyon,
radyo ve basılı yayınlar alanında değişik dünya dillerinde yayın yapması
kaçınılmazdır. Başkanlık hayata geçirdiği radyo, televizyon yayınlarını daha da
geliştirmekle yetinmeyip yeni medya alanında da çağın gerektirdiği altyapıyı
ivedilikle oluşturmalıdır.
24. Tüm dünyadaki Müslüman topluluklara sağlıklı
ve etkin din hizmeti ulaştırmak ve dünyadaki dini gelişmeler hakkında bilgi
sahibi olmak amacıyla, ilgili toplulukların dillerini, kültürlerini ve sosyal
yapılarını iyi bilen uzmanlar yetiştirilmeli ve istihdam edilmelidir.
25. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve belediyelerin
camiye yönelik imar planları toplumun dinî-sosyal ihtiyaçları doğrultusunda
yapılmalı, cami ve müştemilatı bu ihtiyaçları karşılayacak şekilde inşa
edilmelidir. Böylece camilerin tarihsel işlevine uygun bir şekilde hayatın
merkezinde yer almaları temin edilmelidir.
26. Dinî-sosyal teşekküllerin Müslüman kimliğini
oluşturmada ve güçlendirmede, bu kimliğe süreklilik kazandırmada büyük rolü
vardır. Söz konusu teşekküllerin sağlıklı zeminde gelişmeleri için ehliyet ve
liyakata uygun insan kaynağına ve bilgi üreten mekanizmalara sahip olmaları
kaçınılmazdır. Ayrıca hem istismara kapı aralamaması hem de istikrar için mali
yapılarının saydam, şeffaf, hesap verebilir olması zorunluluktur. Bu bağlamda
dini-sosyal teşekküllerin sivil ve özgün yapılarını zedelemeden, proje ve
faaliyetlerine Diyanet İşleri Başkanlığının rehberlik yapabilmesi büyük önem
arz etmektedir. Bu şekilde din hizmetleri ve eğitimi konusunda hizmet
sunan sivil yapıların Diyanet İşleri Başkanlığıyla koordinasyon ve işbirliği
içerisinde olmaları temin edilmiş olacaktır. Bu çerçevede kanunun Din İşleri
Yüksek Kuruluna verdiği görevlerin aktif hale gelmesi için gerekli ikincil
mevzuat düzenlemeleri yapılmalıdır.
27. Diyanet İşleri Başkanlığı, hizmet standartları
ve ilkeleri çerçevesinde diğer Müslüman ülkelerin dinî kurumları ve yurt
dışındaki paydaş kurumlar ile akreditasyona dayalı kalıcı organik ilişkiler
geliştirmelidir.
28. Yurt dışında vatandaşların din hizmetlerinin
karşılanması faaliyetlerinin yanında, Diyanet İşleri Başkanlığının son yıllarda
gerçekleştirmiş olduğu organizasyon ve yapıların tüzel kişiliği olan kurumlara
dönüştürülmesi için adımlar atılmalıdır. Ayrıca uluslararası düzeyde Müslüman
azınlıkların sorunları, İslamofobiye yönelik ortak çalışma platformları ve hak
ihlallerini izleme komiteleri oluşturulmalıdır.
29. İslâm medeniyetinin tarihten günümüze miras
bıraktığı en önemli varlıkların başında din hizmeti, din eğitimi veren
dini-sosyal içerikli vakıflar gelmektedir. Bu vakıfların Diyanet İşleri
Başkanlığı ve din hizmetleri ile ilişkisi yeniden düşünülmelidir.
30. Diyanet İşleri Başkanlığını daha etkin ve
verimli hale getirmek üzere Başkanlığın ilmî ve dinî özerkliğini güvence altına
alan ve kamu tüzel kişiliği sağlayan bir düzenleme yapılmalıdır.
31. Diyanet İşleri Başkanlığı, yasal sorumluluğunun
bir gereği olarak Kızılay, Yeşilay vb. cemiyetlerle daha yakın ve organik bir
işbirliği içinde olmalıdır.