Dr. Yüksel Salman
İnanmak insanın doğuştan getirdiği fıtri bir duygudur. Tarih boyunca insan, bir yaratıcıya inanma, ona bağlanma ve zor zamanlarında sığınma ihtiyacı hissetmiş, nereden geldiği, nereye gideceği, ölüm ve sonrasında nelerle karşılaşacağına dair soruların cevabını bulmak istemiştir. Din, bu hayati soruların cevabını veren, zorluklar karşısında kişiyi ayakta tutan ve hayata tutunmasını sağlayan en güvenli sığınaktır. Hayatı anlamlandırmada ve geleceğe yön vermede güçlü bir kılavuzdur. Dinin insan üzerindeki etkisi sadece inanma duygusuyla da sınırlı kalmaz; hayata bakışını, olaylar karşısındaki yaklaşımını da büyük ölçüde etkiler. Milletlerin sanat, estetik ve mimari tarzlarında, edebiyattan kültür ve medeniyet tasavvuruna kadar çok geniş bir yelpazede dinin etkisini açık bir şekilde görmek mümkündür. Bir anlamda milletin hayat tarzı, âdeta inanç değerlerinin özeti mesabesindedir. Çünkü din, hayatın tamamına damgasını vuran kapsayıcı ve güçlü bir dinamiktir.
Yüce Allah (c.c.) ilk insan Hz. Âdem (a.s.)’den itibaren, tarih boyunca insanlığın doğru yolu bulması için peygamberler göndermiş ve neye, nasıl inanılması gerektiği konusunda uyarılarda bulunmuştur. İnsanlığa, dünya ve ahirete dair her dönemde kılavuzluk eden rahmet elçilerinin mesajlarından uzaklaşan insanlara, yeri geldiğince peyderpey peygamberler gönderilmiştir. Gönderilen her elçi, inanç esaslarına dair önceki peygamberlerin mesajlarını hiç değişmeden aktarmıştır. Sosyal hayata ilişkin emir ve yasaklar ise Allah’ın rahmetinin bir sonucu olarak, zamanın ihtiyaçlarına göre değişebilmiştir.
Şu var ki, tarihsel süreçte peygamberlerin her dönemde insanlığa yaptığı uyarılarına rağmen, din konusunda yanlış yol ve tutum benimseyenler hep var olmuştur. İslam, insanların hiçbir baskı altında kalmaksızın, kendi özgür iradeleriyle inanmasını bir ilke olarak kabul etmekle birlikte, yanlış inanç ve hayat tarzları konusunda insanlığı daima uyarmıştır. Kişilerin dünya ve ahiret mutluluğu, toplumların huzur ve refahı için insanlığa hak dini ve İslam’ın doğrularını anlatagelmiştir.
Teknolojinin geliştiği, buna bağlı olarak iletişim imkânlarının oldukça arttığı günümüzde, yanlış inanç ve düşünce akımlarının hızla yayılma imkânı bulduğu bir gerçek. Özellikle genç nesiller açısından bakıldığında konu daha da önem kazanıyor. Bu sayıda, Başkanlığımıza gelen talepleri de dikkate alarak; deizm, ateizm ve nihilizm konularını ele aldık.
Prof. Dr. Şaban Ali Düzgün, “Deizm: Öncü İsimler ve Temel Doktrin” başlıklı yazısıyla deizm konusunda bizlere bir çerçeve çizdi. Prof. Dr. İbrahim Coşkun, “Günümüzde Deizm, Ateizm ve Nihilizmi Doğuran Sebepler” adlı yazısında, Batı’da Rönesans ve reform süreciyle birlikte ortaya çıkan ateizm, deizm ve nihilizm gibi dinî akımların hangi gerekçelerle ortaya çıkmış olabileceklerini sorguladı. Yrd. Doç. Dr. Emre Dorman, “Modern Çağda Deizmin Popülerleşmesi ve Sebepleri” yazısıyla deizmi sebep ve sonuçlarıyla birlikte analiz etti. Prof. Dr. Adnan Bülent Baloğlu, “Sanal Dünyanın Seyyar Ateistleri” başlıklı yazısıyla dosyamıza katkıda bulundu. Yrd. Doç. Dr. Alper Bilgili, “Yeni Ateizm ve Eleştirisi” başlığıyla ateizmin yüzeyselliğine vurgu yaptı. Dr. Enis Doku, temel kavramlar üzerinden ateizme yapılan eleştirileri, “Ateizm ve Eleştirisi” başlığıyla bizimle paylaştı. Dr. Enis Doko, “Ateizm ve Eleştirisi” ni, Prof. Dr. Aydın Topaloğlu, “İnsan Zihninin Tanrı’ya Gidişi”ni, Prof. Dr. Metin Özdemir, “İlahî Adalet ve Kötülük” konusunu, Yrd. Doç. Dr. Faruk Sancar, “Nihilizme Giden Yol Nereden Geçer” başlığıyla nihilizmi ortaya çıkaran ve besleyen unsurlara dikkatimizi çekti. Söyleşi bölümünde, alanın değerli uzmanlarından Prof. Dr. Saim Yeprem Hocamız ile kapsamlı ve doyurucu bir sohbet gerçekleştirdik. Her bir yazıyı beğeni ile okuyacağınızı düşünmekteyiz.
İslam dünyasının kalbinin attığı, dünyanın dört bir yanından gelen hacı adaylarının Haremeyn’e akın ederek dua ve niyazlarının birbirine karıştığı ve “lebbeyk” nidalarının gökyüzünü inlettiği şu günlerde, insanlığın İslam’ın rahmet ikliminde buluşmasını diliyorum. Ülke olarak birlik ve beraberliğimizin daim olmasını niyaz ediyor, şimdiden Kurban Bayramının ülkemize, gönül coğrafyamıza ve insanlığa barış, huzur ve hayırlar getirmesini Cenab-ı Mevla’dan niyaz ediyorum.