V. Dini Yayınlar Kongresi Sonuç Bildirgesi

02.12.2011
 
Kadın ve erkek insan varlığının iki temel yapı taşıdır. İnsan, İslam’a göre kadınıyla erkeğiyle eşrefi mahlukattır. Kadının cinsiyet vurgusundan bağımsız olarak, erkekle birlikte sahip olduğu varoluşsal değer, geçmişten günümüze hem geleneksel hem de modern etkilerle sarsıntıya uğramıştır.
 
Kur’an ve Sünnet’te açıkça vurgulandığı gibi, İslam’ın kadın imgesi, kadın ve erkeğin birbirini tamamlayan iki asli unsur oluşunda odaklanmaktadır. Müslüman toplumlarda kadın algısı ve tasavvuruna ilişkin kendi zaman ve coğrafyalarıyla kayıtlı kimi örnekler, tâbi oldukları zaman ve mekanlar için anlamlı ve anlaşılabilir olmakla birlikte, bugün bu tecrübelerin yeniden okunmasına ve farklı açılardan yorumlanmasına ihtiyaç duyulmaktadır.
 
Günümüzde kadın gerçeğinin bir problematik olarak ele alınması ve bu bağlamda ortaya çıkan sorunların dini inanç ve uygulamalarla ilişkilendirilmesinde, İslam’ın evrensel kurucu ilkelerinin esas alınması gerektiği izahtan varestedir.
 
Küresel düzeyde ortaya çıkan kadın merkezli pek çok sorunun gerçekte tarihsel olduğu kadar, ekonomik, politik, ideolojik ve narsist saiklerle de acımasızca istismar edildiğini unutmamak gerekir. Günümüzde sıkça karşılaşılan cinsiyet ayrımı, taciz, aile içi şiddet, kadının eğitimden mahrum bırakılması gibi sorunların giderilmesinde, gerçekliğin üzerini karartmak yerine soğukkanlı bir duyarlılıkla hakikatin ortaya çıkarılması için çaba sarfetmek gerekmektedir. Ayrıca kadın haklarına ilişkin sorunları dillendirirken ve çözümler ararken bir bütün olarak insan haklarının içerdiği ilkelerin zedelenmemesi için özen gösterilmelidir. Küresel bilgi ağlarının ürettiği gerilimler vahşi kapitalizmin açığa çıkardığı dehşet karşısında mağdur duruma sürüklenen kadının maruz kaldığı dolaylı ve dolaysız şiddetin sistematik yapısına karşı insanlığın yüksek bir ortak duyarlılık geliştirmesi elzemdir.
 
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından 45 yazar, akademisyen ve araştırmacı; 26 katılımcı ve 13 yayınevi sahibinin katılımıyla 2-4 Aralık 2011 tarihleri arasında Ankara’da düzenlenen ‘Kadın Konulu Dini Yayınlar’ başlıklı V. Dini Yayınlar Kongresinde; ‘kadın konulu yayınların tarihsel süreci, kadın konulu dini neşriyat, kadın konulu dini yayıncılığın sorunları, kadın konulu dini yayıncılıkta gelecek için perspektifler’ konuları ele alınmıştır. Ayrıca kadının eğitim sorunsalı, kadın cinayetleri ve kültürel kodları ve modernizmin dayattığı cinsiyet kimlikleri başlıklı seminerler gerçekleştirilmiştir.
 
Kongre sonunda aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır:
1. Kur’an-ı Kerim’de ve Hz. Peygamber’in Sünnetinde kadın, cinsiyet bağlamında değil insanlık düzleminde ele alınmıştır. Kadın ve erkek arasındaki cinsiyet ayırımı ve karşıtlığına ilişkin söylemlerin, İslam’ın temel metinlerine yansıtılması anakronik bir yaklaşımın ürünüdür.
2. Tarihsel süreç içerisinde kaleme alınan İslam kitâbiyatında, kadına dair eserler gözden geçirildiğinde, yerleşik kültür ve anlayışların etkisiyle Yüce dinimizin genel prensipleriyle çelişen, yanlış, eksik, önyargılardan beslenen ve günümüzde kadın karşıtlığı olarak görülebilecek bazı yorumların yer aldığı bilinmektedir. Tefsir, hadis, fıkıh literatüründe kadına dair yapılan bu yorumların büyük bir kısmı, nasların sarih delaletine dayanmaktan çok dönemin sosyo-kültürel şartları içersinde ortaya çıkan zihniyet yapılarını yansıtmaktadır. Bununla birlikte söz konusu yorumların kendi dönemlerinde ifade ettikleri anlam ve işlevler dikkatten kaçırılmamalıdır.
3. Özellikle popüler dini kaynaklarda yer alan kadının yaratılışına ilişkin mitoloji ve hurafe niteliğindeki tasvirler, kadına yönelik zayıflık ve eksiklik söylemi, fitne ve ayartıcılık ithamı, kadının erkek üzerinden tanımlanıp konumlandırılması İslam’ın özüyle bağdaşmamaktadır.
4. Fıkıh literatürü kadınların daha çok haklarına ve sorumluklarına taalluk eden konular üzerinde yoğunlaşmıştır. Bu kaynakların, yazıldıkları dönemin şartları çerçevesinde oluşturulduğu gerçeği dikkatten uzak tutulmamalıdır.
5. Kadınla ilgili sorunlar, kadın hakkında oluşan yanlış düşünce ve telakkiler, sadece doğu toplumlarının ya da İslam toplumlarının değil, bütün insanlığın ortak problemidir. Kadim din ve kültürlerin Müslüman toplumlara tesiri, yerleşik kültür ve geleneklerin baskın çıkması, dinin ve dinî metinlerin yanlış anlaşılması ve yorumlanması, bu tür düşüncelerin yerleşip derinleşmesine zemin hazırlamıştır.
6. Bugün özellikle kadına ilişkin sorunlar, küresel ölçekte ve insanlığın ortak sorunları olmakla birlikte, bunların bir kısmının yerel şartlardan kaynaklandığı da unutulmamalıdır. Kadına dair yapılan çalışmalarda daha bütüncül bir bakış açısı sergilenmelidir.
7. Geleneksel literatürümüzde yer alan kadına ilişkin kıssa, menkıbe ve yorumların güncel edebi üretimlere katkı sunacak şekilde yeni bir okumaya tabi tutulmasına ihtiyaç vardır.
8. Kur’an-ı Kerim’in bugünkü kadın ayrımcılığına mesnet sayılabilecek biçimde ataerkil bir öze sahip olduğuna ilişkin yaklaşımlar hiçbir şekilde onaylanamaz. Müslüman kadınlar ve erkekler Kur’anı Kerim’i kendilerine sunulan ilahi bir hidayet ve rahmet kitabı olarak görürler ve böyle inanırlar.
9. Kadınla ilgili problemler bağlamında, İslam’ın temel kaynaklarının bizzat kendilerinin tartışma konusu yapılması ve bunun ısrarla sürdürülmesi anlamsızdır. Asıl yapılması gereken, sorunun gerçek temelleri üzerinde yoğunlaşmak, bu konuda sonuç alınabilir adımların atılabilmesi için uzun soluklu çalışmalara yönelmek, İslam’ın daha doğru bir şekilde anlaşılması için kalıplaşmış zihniyet yapılarını yeniden gözden geçirmek olmalıdır.
10. Kadın konusunda savunmacı bir yaklaşımdan vazgeçilmeli, bunun yerine geleneğin temel çizgilerini koruyan ve günümüzün algılarını da göz ardı etmeyen bir yaklaşım benimsenmelidir.
11. Sanal alemde ve görsel medyada kadın bir tüketim ve reklam unsuru olarak istismar edilmektedir. Görsel medyada kadın imgesi, kadını gerçek kimliğinden çok bir tüketim nesnesi biçiminde sunmakta, bu sunumda kimi zaman kadının cinselliği, kimi zaman kadının duygusallığı, kimi zaman da zaafları ön plana çıkarılarak kadın bir meta şeklinde ticari istismar konusu yapılmaktadır.
12. Görsel medyada kadına karşı uygulanan cinsiyetçi ve ayırımcı dile karşı toplumsal ortak bir bilinç oluşturulmalıdır. Medyada kadın ile ilgili konular dar kapsamlı ve yalnızca bazı rolleri içine hapsedecek bir yaklaşımla ele alınmamalıdır. Görsel medyada kadın, potansiyel tüketici, cinsel obje, güzellik, mutfak kıskacı içinde değil, gerçek kimliği ve değerleri ile yer alabilmelidir.
13. Kadına karşı cinsiyetçi ve ayrımcı bir dilin kullanılması, kadının metalaştırılması ve tüketim nesnesi olarak kullanılması, namus cinayetleri ve her türlü şiddetin konusu haline getirilmesi hiçbir şekilde onaylanamaz.
14. Kadının hangi gerekçelerle olursa olsun, temellük edinilmesi, kimliksizleştirilmesi, toplumdan tecrit edilmesi yahut bir haz nesnesi olarak sunulması ve onurunun zedelenmesi asla kabul edilemez.
15. Son zamanlarda aile, özellikle medyadan beslenen popüler kültürün yol açtığı bir aşınmaya maruz bırakılmıştır. Kadın ve erkeğin aileyi kuran temel yapı taşları olduğunu destekleyen, ailenin erkek ve kadının ortak sorumluluk alanı olduğunu vurgulayan, aynı zamanda aileyi koruyan ve destekleyen yayınlara öncelik verilmelidir.
16. Dini programlar kadın izleyicinin televizyonda en çok görmek istediği programlar arasında ön sıralarda yer almaktadır. Bu programların içeriği belirlenirken kadın izleyicinin dini, kültürel ve eğitsel ihtiyaçları göz önünde tutulmalıdır.
17. 1980’lere kadar sinemada sunulan Anadolu kadınının, zaman zaman geleneksel dindar kadını yansıttığı söylenebilir. Ancak Türkiye’nin modernleşme tecrübesi esnasında yaşanan tez-anti tez çatışmasının bu gerçekliği kırarak resmettiğini unutmamak gerekir. Günümüzde her düzeyde yaşanan toplumsal değişimin kadın görünürlüğü üzerinde yoğunlaştığı ve bunun edebi ürünlere aksettiği görülmektedir.
18. Sanal alemin sunduğu imkanların genişliğine rağmen, bu alanda henüz yeterince nitelikli bir kadın yayıncılığının gerçekleştirildiğinden söz edilemez.
19. Akademik ve popüler araştırmalarda hidayet romanları başlığıyla değerlendirilen edebi ürünlerin, çağdaş Müslüman kadın gerçekliğinin gelişimindeki katkısı küçümsenemez. Gerek romanların gerekse dindar kadın etrafında üretilen diğer edebi yazının Türkiye’nin yerel dinamiklerinden neşet ettiğini ve Türkiye’deki kadın hakları girişiminin görece olarak İslam dünyasındaki kadın hareketlerinden daha ileri bir aşamada olduğunu söylemek mümkündür. Bununla birlikte modern bir ideolojik söylem olarak feminizm ile ilahi bir din olan İslam’ın ve İslami değerlerin karşılaştırılamayacağı unutulmamalıdır.
20. Ülkemizde dini yayıncılık yapan kuruluşlar, yayıncılık alanında ortak hassasiyetler oluşturmalı ve karşılıklı işbirliğini geliştirmelidir. Diyanet İşleri Başkanlığı bu konuda sorumluluk üstlenmelidir.
21. Batı’da ve İslam dünyasında üretilen kadın konulu eserler takip edilmeli ve halkımızın istifadesine sunulmasında yarar görülen eserler tercüme edilerek dilimize kazandırılmalıdır. Aynı şekilde bazı Türkçe eserlerin de diğer dillere çevirisi yapılmalı ve bu konuda ortak bir çeviri dili geliştirilmelidir.
22. Diyanet İşleri Başkanlığı ve dini yayıncılık yapan yayın evleri, bilgi, düşünce ve başarılarıyla örneklik teşkil eden ilim kadınlarının biyografilerini araştırıp yayınlayarak halkımızın istifadesine sunmalıdır.
 
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.